🎬"Şimdi ben Ölüm oldum; Dünyaların Yok Edicisi. " 📌Filmi izlemeyi düşünenlerin akıllarından çıkarmaması gereken bir bilgi vereyim: Işığın hızı sesinkinden kat kat daha fazladır. 📖Oppenheimer İle İlk Tanışma: “Robert Oppenheimer, Dünyaların Yok Edicisi, ilk geldiği günü geri alamam. Onu buraya…devamı🎬"Şimdi ben Ölüm oldum; Dünyaların Yok Edicisi. "
📌Filmi izlemeyi düşünenlerin akıllarından çıkarmaması gereken bir bilgi vereyim: Işığın hızı sesinkinden kat kat daha fazladır.
📖Oppenheimer İle İlk Tanışma: “Robert Oppenheimer, Dünyaların Yok Edicisi, ilk geldiği günü geri alamam. Onu buraya ayak bastığı gün, beni ben yapmadan önce öldüremem.”
📆ler 25.12.2021’i gösteriyordu, kütüphaneden “Çizginin Dışındakiler” isimli kitabı almış ve merakla okumaya koyulmuştum. Kitaptaki bölümlerden birinde yazar şöyle bir görüş öne sürüyordu; iq puanları özelindeki zeka için belirli bir eşikten itibaren aradaki puan farkının önemi kayda değer ölçüde azalıyordu. Örnek vermek gerekirse üç insan düşünelim, iq puanları ile bir konu üzerine çalışma süreleri sırasıyla şu şekilde olsun: (a) 70, 2 saat; (b) 110, 2 saat; (c) 150, 5 dakika. a ile byi karşılaştırırsak a hiçbir ilerleme kaydedemezken b büyük bir ilerleme kaydeder. a ne kadar çalışırsa çalışsın bazı şeyleri kavramakta büyük zorluk çekebilir. Karşılaştırma sırası b ile cye geldiğinde ise c 5 dakikada b’nin aynı sürede öğrenebileceğinden çok daha fazla şey öğrenebilse de, bazı konularda b daha fazla zaman harcayarak cye yetişebilir, hatta onu geçebilir. Yazar bu fikrini dehaların neden her zaman çok başarılı olamadığını açıklamak için kullanmış. Çoğu zaman aşırı aşırı zeki insanlar gerek sosyal gerek duygusal konularda yetersiz olduğu için, belirli bir zekaya sahip ve aynı zamanda bu alanlarda yeterli kişiler dehalardan daha başarılı olabiliyor. Bu kadar boş yaptıktan sonra gelelim Oppenheimer ile ilgisine. Yazar bu fikrini bize ispatlamak adına Langan isimli birisi (iq’sunun 195+ olduğu iddia ediliyor) ve Oppenheimer’ı kıyaslamış. İkisi de dahi klasmanında gösterilebilir. Langan’ın iqsu çok daha yüksek olmasına rağmen (Einsten’ınkinin bile 150 olduğu iddia ediliyor) üniversiteyi bile bitirememiş. Çünkü burslu olarak devam ettiği sırada annesine bazı evrakları imzalatmayı unutmuş, ve sonrasında bursu kesilmiş, fakir bir aileye sahip olduğu için de okulu bırakmak zorunda kalmış. Gerçekten zor bir çocukluk geçirmiş ve insanlarla iletişim kurup onları etkilemek konusunda yetersizmiş. Oppenheimer ise yüksek iq puanının yanında pratik bir zekaya da sahipmiş. Öğrenimi esnasında danışmanını zehirleyip, iki senelik bir psikojik tedavi ile olaydan paçasını sıyırmış. Ondan yıllar sonra da dengesiz kişiliğine ve komünistlerle içli dışlı geçmişine rağmen atom bombası projesinin başında olan albayı üstün çekiciliği ile manipülatif yapısıyla büyülemiş ve kendini direktör olarak seçtirmeyi başarmış. Ek olarak aynı konuya “Ezbere Yaşayanlar” isimli kitapta da bu kitaptaki bölüme atıf yapılarak değinilmiş. İşte bu bölüm, kitapta en keyifle okuduğum bölümlerden birisiydi ve okuduktan sonra bu ikili aşırı derecede ilgimi çekmişti. Hemen ikisi hakkında da araştırma yapmaya girişmiş ve Youtube’da birkaç videolarını bulmuştum. Kaynaklar kısıtlı olmasına rağmen küçük dilimi yutmama neden olacak bir söylenti ile karşılaştım. Favori yönetmenim olan Nolan, Oppenheimer’ın filmini yapacakmış… Tam dünyalar benim oldu derken gösterim tarihinin taaaa 2023’te olacağını görüp yıkılmıştım. Zaman ne çabuk geçmiş ve yaklaşık 19 aylık bekleyiş sona ermişti.
🎥Sinema Maceram: "@lelouch0’nın pencerelerine bakma alışkanlığı işte o günlerde başladı. @lelouc0’ın ışıkları sönükse mesele yok demekti. Işıklar yanıyorsa, bunun tek anlamı vardı. Ordu tedirgindi. 20 Temmuz 2023 gecesi @lelouch0’ın ışıkları sabaha dek yandı..." Beklenen gün gelmişti ve film vizyona girmişti. Köyde yaşadığımız için kardeşimle birlikte ilçe merkezindeki sinemaya doğru yola koyulduk. Ama bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Sinemanın kapıları kapalıydı. Önünde bekleyenler bekleyin birazdan açılır dedi, bekledik açılmadı. Daha fazla bekledik yine açılmadı. Batık maliyet problemi nedeniyle başka yerlerde de dönüp dolaşıp 3 saat kadar beklemiş bulunduk. Sıcakta piştik, örselendik, ama pes etmedik. Ertesi gün il merkezine gidip izleme planı yaptık. Bunun için önce ilçe merkezine gidip oradan il merkezine geçmemiz gerekiyordu. Şansımıza babamız sabah erkenden ilçe merkezine yolcu götürecekti. Sabah oldu, evdeki herkesi uyandırdım, ama hepsi de tekrardan uykuya daldığı için az kalsın geç kalıyorduk. Neyse her şey yolunda derken, hiç beklemediğim bir ihanete uğradım. Hain kardeşim beni ve aşkım Nolan’ı satıp Barbie izlemeyi tercih edeceğini söyledi. En sonunda sırtımdaki bıçağa rağmen bir şekilde kendimi salona atabilmeyi başardım.
🍿Film Şöleni Vakti: Öncelikle salon fazlasıyla kalabalıktı, 3 saatlik film boyunca klima çalışmadı, buharlaşmamıza ramak kaldı ama inanır mısınız bu süre boyunca filmin harika atmosferine zarar verecek hiçbir gürültü olmadı. Bunun nedeni sanırım filmi tercih eden kitle ile alakalı, farklı görüş veya deneyimleriniz varsa yorumlarda paylaşabilirsiniz. Bunlara da değindikten sonra filme geçebiliriz. Görüşlerim bir miktar yanlılık içerebilir onun için uyarayım. Film gerçekten harikaydı. Gerek oyunculuklar olsun, gerek gerçekçi efektler olsun, gerek artık Nolan ile özdeşleşen zaman çizgisinin sürekli değişmesi tekniği olsun. Ben ilk paragrafta anlattığım gibi Oppenheimer üzerine bir miktar bilgi sahibi olsam da hiç tahmin edemediğim bir şekilde ilerledi film. Bir biyografi filmi için olağandışı düzeyde sürükleyiciydi. Bunu her şeyin tarihte belli olması ve durağan diyalog sahnelerine rağmen yapabilmeleri tüm film kadrosuna olan hayranlığımı arttırdı. Filmde bazı sahnelerde içimden büyük büyük gülerek “ya Nolan yapmış yine” dedim defalarca. Bunlardan aklımda kalanlarını en sonda spoilerlı bölgede paylaşmayı düşünüyorum. Film sadece Oppenheimer açısından değil, bilim tarihindeki çok ama çok önemli isimleri de bize gösterdiği için hoştu, içerisi gerçekten şampiyonlar ligi gibiydi. Her birinin hayatına ayrı film yapılabilecek harika şahsiyetlerin buluşturulup her yönden hoş bir atfosmerle bize sunulması benim gibi bir bilimsever için unutulmayacak bir deneyimdi. Fim boyunca düşüncelere dalmanız, karakterlerle birlikte taraf değiştirip durmanız son derece kaçınılmazdı. Hiç kimseyi yüzde yüz suçlu veya yüzde yüz masum göremedik, gerçekçiliği sonuna kadar hissettik. Final sahnesinde ise son repliği hepimiz tahmin ettik ve ona hak verdik… Bu arada film hakkında ne kadar yazsam yeterli olmayacak gibi geliyor, ama biraz da tartışmalara mecalim kalsın.
‼️Spoilerlı bölge‼️
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
💥Sorgudaki savcı sanırım daha gıcık olamazdı, oyuncuyu tebrik ediyorum. Ek olarak bu savcıya rağmen sakinliğinden en ufak zerre kaybetmeyen Oppenheimer için ise söyleyecek söz bulamıyorum.
💥Sorgudaki sevişme sahnesi hem güldürdü hem Nolan yapıyorsun bu işi dedirtti.
💥Kitty’nin Teller ile el sıkışmayıp az kalsın yüzüne tükürecek olması da harika bir detaydı, tükürmekten beter etti adamı.