Selamlar...
Otobiyografik bir üçlemenin ilk kitabıyla merhabalar. Gorki'nin Çocukluğum, ekmeğimi kazanirken ve benim üniversitelerim kitapları yazarın kendi yaşamını anlattığı eserleridir. Ben de en başından başlayayım dedim. Çocukluktan...
Hayatımı yazsam roman olur derler ya yazmış işte adam ve de çok güzel…devamıSelamlar...
Otobiyografik bir üçlemenin ilk kitabıyla merhabalar. Gorki'nin Çocukluğum, ekmeğimi kazanirken ve benim üniversitelerim kitapları yazarın kendi yaşamını anlattığı eserleridir. Ben de en başından başlayayım dedim. Çocukluktan...
Hayatımı yazsam roman olur derler ya yazmış işte adam ve de çok güzel anlatmış. Demek bir yerlerde acı olmalı ki güzel yazabilesin. Gorki de adına her ne kadar çocukluk diyemesek de acı dolu bir süreç geçirmiş hayatının daha ilk başlarında...
Çocukluk böyle olmamalı diyeceğim. Öyle her önüne gelen de çocuk sahibi olmamalı. Ne yazık ki bu okuduğumuzu yaşayan onlarca çocuk var kimsenin hikayelerine şahit olmadığı. Ve bir o kadar çocuk varki çocukluğunu yaşayamadan büyüyen...
Kahramanımız daha doğrusu yazarın ta kendisi babasının ölümü üzerine dedesi ve büyükannesi ile yaşamaya başlar. Annesi ise anne olma sorumluluğunu taşıyamayan birisidir. Sert sinirli ve de disiplinli dedesi onun için korkutucu olsa da büyükannesi bir nebze ona umut olmaktadır. Bir yanda şiddet diğer yanda sürekli kavga miras meseleleri kaybolan bir servet arasında kolay olmayacaktır çocuk kalabilmek...
Gorki'nin eserinde karakterlerin düşünce yapıları inanışları ve görüşleri her daim insana açıklanır. Herkesin ne tür bir kafa yapısına sahip olduğunu yazar bize gösterir. Bir karakterin bir konu üzerine söylediği sözler ve sergilediği tavırlar aslında o kişinin kendi karakterini okuyucuya gösterme telaşıdır. Kitabımızda dedesi ve büyükannesinin tasvir ettiği Tanrı figürü de bunu gösterir nitelikte. Dedesi tarafından tanrı, korkutucu sürekli ceza verir gibi anlatılmakta diğer yandan büyükannesi ise tanrının iyilik güzellik ve hoşgörü dağıttığı söylemektedir ....
Her ne kadar dedesi ve büyükannesi ona kalacak yer sağlasalar da bir anne ya da babanın yerini tutmazlar. Kuşak farkı dolayısıyla çocuk kendi akranları ile iletişimde her zaman zorlanır böyle durumda. Nitekim okula gitmek istememesi de bunu bize gösteriyor...
Hayatta herşey aniden gelişir ve öyle planlar genelde bozulmak için kurulur. Ve insan acıları ile yaşarken eğlenmeyi de öğrenir. Herşey gerçektir acıdır ama anlıktır. Baban öldü ya da annesi öldü gibi tek cümle ile kapanır koca koca ömürler. Kısacık ve realist bir şekilde...
Çocuk yetiştirmek dün olduğu gibi her dönem zor olmaya devam edecektir. Her insanın çocuk yapma yeteneği olsa da her insan iyi bir çocuk yetiştiremez. Ne yazık bu çocukların sorunlarını belki kişiler belki toplumlar belki ülkeler çekebilir. Ve bu hiç adil değil...
Kitabın belki de en can alıcı noktası son cümlesiydi benim için. O noktada göz yaşlarını tutamıyor insan. Okuyunca anlarsınız artık söylemeyeyim o cümleyi...
Okumayı sevdiğim bir yazarın hayatına da tanık olmak güzeldi. Otobiyografi harici değerlendirsem bile çok güzel ve de öğüt alınası bir eser kesinlikle.
Herkese bol okumalı günler dilerim...