Bu film öyle bir film ki... Film boyunca zihninizde zorbalığın o duygusal yıkımını insanın iliklerine iliklerine bir hakkâk misali kazıyıp oyarak nakşeden bir çekicin yüreğinizin tam ortasına vuran tak... tak... tak... seslerinin yankısı ardında kulaklarınız bundan başka her sese sağır…devamıBu film öyle bir film ki... Film boyunca zihninizde zorbalığın o duygusal yıkımını insanın iliklerine iliklerine bir hakkâk misali kazıyıp oyarak nakşeden bir çekicin yüreğinizin tam ortasına vuran tak... tak... tak... seslerinin yankısı ardında kulaklarınız bundan başka her sese sağır kalmış gibi... film kendi dünyasına çekip sizi orada alıkoyuyor.
Belki konusu sıradan gelebilir lakin oyunculukları o kadar enfesti ki konuyu bayağılaşan olağanlıktan öteye, ilgi çeken bir konuma taşımayı başarmış bir film.
Film baştan sona çok güzeldi. Sadece sonunu sevemedim, yani kızın bu düzende bir fark yaratabilmek için geldiği nokta, meslek seçimi güzeldi ama o kısma çok hızlı bağlandığını düşünüyorum. Hikaye akışında "kız üniversiteyi naptı, hayatı nasıl devam etti, o noktaya nasıl geldi..." gibi sorularla bir kopukluk hissi oluşturan zaman atlamasından hoşlanamadım, sadece buradan bir puan kırıyorum, filmin geri kalanıysa 9 puanı dolduruyor gözümde.
Film boyunca konu olan bu zorbalığın kaynağını, yani sağlam bir çözüm için sorunun kökünü ararken bulabiliyorsunuz kendinizi. Sonra ansızın bir bakmışsınız kök zaten elinizdeymiş, sorumluluk bizde, yetişkinlerdeymiş ama hayatın o hızlı ve keşmekeş akışında ne de kolaymış o sorunların gözden kaçabilmesi, fark edilememesi... bir çocuğun duygusal yıkıntılarında hayata tutunmaya çalışmasını, çırpınışını duymak da bir o kadar zormuş zira boğulmak zaten çoğu zaman sessizce gerçekleşmez midir ki...
Bu açıdan, öğretmen olmaya çabalayan birisi olarak üzerimde daha da kıymetli bir sorumluluk hissetmemi sağlayan bir film oldu kendisi. Aynı zamanda filmin, zulmün karşısında durabilmenin ne denli büyük bir cesaret gerektirdiğini fark ettirebilen bir yanı da vardı.
Filmin bu yanını ve bir de Çin sineması olmasını düşününce film, aklıma tabii ki Doğu Türkistan'ı getirdi, Doğu Türkistan da Filistin'i, Gazze'yi, sonra Suriye'yi, sonra Srebrenitsa, sonra Hocalı, Arakan, Ruanda, Ukrayna, Sudan... sonra hepsinin çok yakın tarihler olduğunu düşündüm, 1990'lar ve sonrasından günümüze uzanan kanlı çizgiler ne yazık ki hâlâ devam ediyor... Günümüzde, bu yüzyılda bile nasıl bunlar hâlâ yaşanabiliyor, hâlâ nelere nelere şahit olduğumuza şaşıyorum... nasıl hâlâ devam edebiliyor diye düşünüyorum... Hâlbuki devam edememeli... Etmemeli!.. Keşke hiç etmese diyorum... keşke hiç olmasa... yaşanmasa... sanıyorum cehennemin hakkı için şahit gerekmekte... Şahidiz Ya Rab... sen mecali kalmayan dilimizin söyleyemediklerini de duyansın... şahidiz Ya Rab...