Nerede kalmıştık? Fareler ve İnsanlar. İlk önce romanını okudum sonra oyununu izledim ve son olarak da filmini izleyerek üçleme yaptığım ilk yapıt. Okuduğum en güzel romanlardan birisi. Filminin çekilmesi de romanın dünya çapında tanınmasında çok etkili olmuştu. Hikayesi etkileyici ve…devamıNerede kalmıştık?
Fareler ve İnsanlar. İlk önce romanını okudum sonra oyununu izledim ve son olarak da filmini izleyerek üçleme yaptığım ilk yapıt.
Okuduğum en güzel romanlardan birisi. Filminin çekilmesi de romanın dünya çapında tanınmasında çok etkili olmuştu. Hikayesi etkileyici ve vurucu bir roman. İlk önce oyunculuk üzerine değinmek istiyorum. İki baş karakter. Birisi zihinsel engelli ve büyük hayalleri olan fakat gerçeklerin farkında asla olmayan Lennie. Diğeri ise realist, ciddi, her şeyin farkında ve olgun bir karakter olan George. Bu iki karakteri romanı okurken zihnimde çok belirli simgelerle oluşturmuştum. Lennie oldukça kalıplı ve güçlü olmasına ramen bu gücün sınırlarını dengelemeyi beceremiyor. Bunun sebebi ise korkunç bir sebebe dayalı değil. Masumluk, samimiyet ve iyi niyetiyle dokunduğu her şey, sahip olduğu gücü engelinden dolayı dengeleyememesiyle başına gelen şeylerden bihaber olmasına dayandırılıyor. Bu karaktere sahip çıkan, onu kollayan ve kötü şeylerden uzaklaştırmaya çalışan ise George. Aslında dengelemeye çalışan daha doğru olur çünkü gerçekten kuvvetli ve dengesiz insanların el attığı her şeyin kendi aleyhlerine dönmesi çok olağan. Üstelik zihinsel engeli varsa bu durumu daha da zorlaştırıyor. Oyunun cast seçimi o kadar güzel yapılmış ki zihnimde canlanan her şey sinema perdesine dökülmüş. Bu çok güzel ve bir o kadar da güzel olmayan bir şey. Güzel olmasını şöyle açıklayabilirim: Benim izlemek istediğim şey bu ve bunu bize sunabiliyorlar ve de sunmuşlar. Güzel olmayan tarafını ise şöyle açıklamak isterim: Zihnimizde canlandırdığımız şeylerin, bazen sadece zihnimizde, kendi isteğimizle oluşturduğumuz harika düşler ile orada yaşamasını istediğimiz zamanlar. Yani, kelimeler bize görsel bir şölen sunuyor. Yazar bunu bize sanki oradaymışız gibi o anı yaşatıyor. Harika bir şey. Yazar sadece yazıyor ve sen onun yazdıklarını istediğin gibi kendin yaşatıyorsun. Dediğim gibi ilk önce romanını okumuştum. Çok etkileyici bir hikaye. İnsana kendisini sorgulatan, vicdanını test edebileceği çok güzel bir soru. Yani bu roman benim için bir soru. Yani bu film benim için bir soru. Yani bu oyun benim için bir soru. Filmin sinematografisi ise bize derslerde öğretilen batı, doğa, kovboy filmlerinin sarı renk ile betimlemesiyle uyuşuyor. Klasik batı(Western) filmi yani. Benim bu tür filmler hoşuma gidiyor. Özellikle bu filmlerde kullanılan müziklerin de etkisi olduğunu söyleyebilirim. Filmin sonu ile ilgili merak ilkesi filmin henüz ilk sahnesinde George’nin düşünceli hali ile vermesi gereken bir karar olduğu, kullanılan ışık ve kamera açısıyla seyirciye sunuluyor. İnanın bu karar hayatınızda verirken en çok zorlanacağınız karar olurdu. Ben şahsen böyle bir karar verebilecek cesareti olan bir insanın tamamen vicdanıyla ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Siz olsanız ne yapardınız? Duygusal mı olurdunuz? Yoksa gerçekçi mi? Açık söylemek gerekirse bende filmin etkisinin hala devam etmesinin sebebi bu kararı verememiş olmam. -Ben de hep kararsızım be-
Veremedim çünkü böyle bir durum ne yaşadım ne de yaşamak isterim. Fakat George, sana sözüm şu: Vicdanın rahat mı güzel kardeşim?
Roman ve Filmle ilgili yorumlarım bunlar. Son olarak ise oyununu oynayan Kocaeli SDKM Tiyatrosu ile ilgili bir şeyler söylemek isterim.
Yaklaşık yedi senedir bu oyun sergileniyor. Kullanılan dekor, hayatımda gördüğüm en güzel dekordu. Lennie karakterini canlandıran oyuncu muazzam bir iş çıkarmış fakat George karakteri hiç ama hiç olmamış. Her oyuncunun karakter yaratırken kendi özgün yaklaşımıyla karakter çıkardığını biliyoruz ama buradaki karakter açık açık realist ve olgun bir karakter. Bu kadar heyecanlı oynanacağını düşünmüyorum. Bu yüzden olur da SDKM’ye yolunuz düşerse iki kere düşünün derim.(tabii oyun hala sergileniyorsa...)