İntikam, soğuk bir odada aç kalmaktan bitap düşmüş, aciz durumda olan bir vücuda giren en acımasız yemek değil midir sizce de? Ben hiçbir zaman intikam alma peşinde olanlardan olmadım, olamadım. Bana yapılarınları veyahut en sevdiğim insana bile yapılan bir kötülüğü…devamıİntikam, soğuk bir odada aç kalmaktan bitap düşmüş, aciz durumda olan bir vücuda giren en acımasız yemek değil midir sizce de?
Ben hiçbir zaman intikam alma peşinde olanlardan olmadım, olamadım. Bana yapılarınları veyahut en sevdiğim insana bile yapılan bir kötülüğü bir şekilde affedebildim. Kişiliğim intikam alma duygusunu ne yaparsam yapayım da sindiremedi kendisine. Açıkçası ben de istemedim.
“Seni affediyorum, affettim. Her şeyi unuttum” dedim bazen.
Bazen de “evet, ben de iyiyim. Sen nasılsın, nasıl gidiyor hayat?” Diyerek affettiğimi hem kendime hem de karşımdakine, alelen olmasa da belli etmeye çalıştım.
Çünkü onlar kadar ben de çok yanlış yaptım. Bir başkasına yaptığım kötülüğü, bir başkasının bana yaptığı kötülüğü affederek telafi etmeye çalıştım. İşin arka yüzü bu esasında.
Yoksa soruyorum kendime “etik olarak iyi biri miyim ben” diye ama her defasında karşılıksız kalıyor bu sualim kendime karşı.
Yani aslında bazen konu karşımdaki olmuyor. Gizliden gizliye kendi hatalarımı ve günahlarımı telafi etme yöntemim benim bu: İntikam almamak.
İşte filmde de bu işleniyor konu olarak.
Bir adamın karısına yapılan tecavüzün intikamını almasını farklı bir bakış açısıyla aktarmış bizlere.
O intikam kimin içindi?
Mesele karısı mıydı, yoksa karısının beklediği şeyleri yapmamasına karşılık bir telafi mi?
Genelde izlediğim ya da okuduğum şeylerde taraf tutmayı sevmem. Sonuçta o filmde ya da kitapta hiç bulunmadım, olanları ben yaşamadım. Fakat bu filmde ilk defa istemsizce Rana’yı destekledi kalbim.
Oysaki aklım Emad’ın doğru yaptığını söylüyordu.
Ve yine kalbimin sesi diğer bütün sesleri susturdu, hiç duymadım diğer sesleri.
Ama o tek sesin içinde feryat figan bağıran bir şey duydum.
“Adalet, ne tarafta olursan ol; bir şekilde sağlanır. İyiler ödüllendirilmese de kötüler cezalandırılır.”
Bu sesi duyduğumda kalbini seçmiş biri olarak sevindim. Aklım, aklımda kalmadı.
Bu yüzden filmin sonu oldukça tatmin ediciydi benim için.
Ayrıca benim İran yapımlarına olan hayranlığım bu filmle beraber iyice pekişti sanırım. Ki bu tür yapımlara hayran kalmamak elde değil. İzleyenlere kattıkları, derinliği, dinginliği ve müzikleriyle oluşturduğu o muazzam görüntüsüyle beraber hayran bırakıp ayakta alkışlanılacak şeyler ortaya koyuyorlar ciddi manada.
Yani ne Hollywood’u ne başka şey ben varım diyor ben.
Kafamın içindekiler gibi karışık bir yazı karmaşasına dönüştü diyeceklerim fakat benim beğenerek yazdığım ve okuduğum bir gönderi oldu.
Umarım siz de anlayabilirsiniz.
The end.
10/10