Spoiler içeriyor
Friends'i bitirdim ve içim biraz buruk. Diziyi çok sevdiğimden değil de aylardır bu karakterleri izlediğim için onlardan ayrılmak üzücü bir hâl aldı. Dönem dönem izlemeyi bıraksam da tekrar izlemeye başlayınca yıllardır tanıdığım insanlarla karşılaşmış hissi veriyordu. Bir de çoğu zamanımı…devamıFriends'i bitirdim ve içim biraz buruk. Diziyi çok sevdiğimden değil de aylardır bu karakterleri izlediğim için onlardan ayrılmak üzücü bir hâl aldı.
Dönem dönem izlemeyi bıraksam da tekrar izlemeye başlayınca yıllardır tanıdığım insanlarla karşılaşmış hissi veriyordu.
Bir de çoğu zamanımı bu diziyle geçirmiştim; yurttayken, yemek sırasındayken, tek başına yemek yerken, temizlik yaparken... Yani bu dizi bana yurdu hatırlatıyor dersem yeridir. Çoğu zaman kızların sesini çoğu zaman kafamdaki sesleri dindirdi o yüzden sevmediğim yönleri olsa da ayrı bir yeri var.
Hatırlıyorum da ilk izlemeye başladığım zamanlar, sanırım 7. bölümdeyken Matthew Perry'nin ölüm haberi yayılmıştı ve ben de o haberi duyduktan sonra uzun bir süre diziyi izleyemedim. Şu an yaşamayan bir insanı izlemek çok tuhaf geliyordu ve komik bir sahnede gülmek yerine hayatta olmadığını hatırlayıp üzülüyordum. Gerçi bazı yapımlarda da şu an hayatta olmayan insanları izliyoruz ama ne bileyim o an drama bağlayasım geliyordu. Tabii sonradan bu durumu aştım ve izlemeye devam ettim.
Aslında çok beğeneceğim bir yapım değil bunun sebebini de kültür farklılığına bağlıyorum. Biz bu kadar rahat insanlar değiliz o yüzden dizideki rahatlık beni çok rahatsız etti. Sürekli sevgili değiştirmeleri ve bunu bir başarıymış gibi anlatmaları, birbirleriyle sevgili olmaları, sürekli konuyu cinselliğe bağlamalarını sevmedim ama dediğim gibi bu kültür farklılığından kaynaklanıyor. Gerçi hangi kültürel yapıya sahip olursak olalım bazı şeyleri bu kadar normalleştirmemeliyiz diye düşünüyorum.
Bazı karakterleri hiç sevemedim mesela Phoebe için ilk başlarda çok tatlı bir kız diye düşünsem de sonradan çok sevmediğimi fark ettim. Dizide genellikle hayvansever, iyilik meleği ama kafası biraz karışık gibi görünse de bana hep bencil, sadece kendini düşünen ve hayvanseverliği de menfaatlerini karşılamıyorsa gerekli görmediği bir şeymiş gibi geldi. Hayat hikayesi biraz üzücüydü, çocukluğunu yaşayamamıştı ve annesinden her bahsettiğinde ben de üzüldüm. Annesinin intiharı, babasının hiç tanımadığı bir adam olması ve ikizinin de onu hiç umursamayışı belki de onu böyle biri haline getirdi. Ailesi yoktu ama arkadaşları onun ailesi haline gelmişti en sevdiğim kısım Ross'un ona bisiklet aldığı kısımdı. Küçükken imrenerek baktığı o bisiklete sonunda sahip olmuştu.
Lisa Kudrow bu karakteri çok iyi bir şekilde canlandırmış hatta mimikleri çok komikti ama ne yazık ki çok ısınamadım bu karaktere.
Diğer sevmediğim karakter de Monica'ydı. Evet o da aile bakımından çok şanslı değildi ne yaparsa yapsın ailesi tarafından görünmüyordu ve abisi ailenin her zaman göz bebeğiydi. Bu yüzden de Monica'nın tek amacı insanlara kendini sevdirmek olmuştu. Küçükken kilolu ve insanlar tarafından hep dalga konusu olması sebebiyle de kendini her zaman en iyi olması gerektiğine inandırmıştı. Tüm hırsı da bundan kaynaklanıyordu. Babasının arkadaşına aşık olma kısmını babası tarafından değer görmemesine bağlıyordum çünkü kendinden yaşça büyük insanlara aşık olma eğilimi genelde insanın hayatında baba ya da erkekler için anne rolünün eksik olmasından kaynaklanıyor. Nedense ben Richard Monica uyumunu sevmiştim.
Bebek konusunu da da biraz uzattılar bence. Yani bebek yapma sürecini bu kadar uzatacaklarına bebek sahibi olduktan sonraki heyecanını, anneliğini görmek daha güzel olabilirdi.
Rachel'ı seviyorum yaa. Bence karakter gelişiminin en fazla olduğu kişi Rachel'di. Şımarık bir kız çocuğuyken kendi ayaklarının üstünde durabilen biri haline gelmişti tabii bazı kısımlarda ne istediğini bilmemesi biraz rahatsız ediciydi. Ross ile ayrılana kadar her şey güzeldi ama ayrıldıktan sonra Ross'un hayatına kimse girmesin ama ben kendi hayatımı yaşayayım düşüncesini sevmedim.
Yaa arkadaştan sevgili belki olabilir ama sevgiliden arkadaş olmaz. Resmen bu durumu net bir şekilde gösterdiler. Zaten çocuk sahibi olma kısmı en saçma olaydı. Bir ihtimal tekrar birlikte olurlar diye düşündüm ama her şeyi berbat hale getirdiler. Hele ki Joey'in işin içine karışması...
Ross karakterini bir minnak seviyorum ama bazı durumlarda seviyorum. Grubun abisi gibiydi yani biri üzüldüğünde yanında oluyordu, duygusaldı, insanın sırtını yaslayabileceği biri gibiydi ama tam tersi olduğu zamanlar da oluyordu.
Dinozorlara ve boşanmaya bir merakı vardı. ilk başta ona da üzülmüştüm çünkü eşi onu aldatmıştı ama bir kadınla. Bence bir erkekle aldatsaydı bu kadar zoruna gitmezdi.
İyi bir babaydı, bilim adamıydı, zekiydi... Ama o da Rachel gibi ne istediğini bilmiyordu.
Chandler!.
Ah Chandler.
Babası bir trans ve annesi de kendini göstermeyi seven bir insandı. Çocukluğu çok da güzel geçmemiş bu yüzden dalga geçmek, tuhaf espriler yapmak, komik olmak zorunda kalmış. Belki de çoğu şeyle dalga geçmeseydi bu kadar kolay atlatamazdı yaşadıklarını.
Sosyal ilişkiler konusunda diğer karakterlere göre geri planda kalan, şükran günlerinden nefret eden, bir süre ne iş yaptığını merak ettiğimiz biriydi.
Monica ile evlendikten sonra biraz geri plana atıldı. Daha önce de dediğim gibi Monica ile Richard'ın uyumunu daha çok seviyordum ve ilk başlarda Chandler ile Monica'nın da çok tatlı olduğunu düşünsem de sonradan bu fikrimden vazgeçtim.
Joey çok minnoş biriydi yaa. Dizi boyunca en çok güldüğüm karakterlerden biri olabilir özellikle de bazı şeyleri geç anlaması, bazen de hiç anlamaması komikti.
Aslında Rachel'e aşık olduğu kısımları sevmiştim ama aralarında bir ilişkinin olduğu andan itibaren gözümde soğudu.
Keşke her şey Joey'in içinde yaşansaydı, hiç dile getirmeseydi. Bilmiyorum kendim gibi insanları görünce ayrı bir sempati besliyorum sanırım.
Chandler ile Joey'in çok tatlı bir ilişkisi vardı. Sanırım en sevdiğim ikili onlar oldu. Özellikle de Matthew Perry'nin ölümünden sonra bu ikilinin sahnelerine fazlasıyla denk gelmiştim ve her birinde üzülerek izlemiştim.
Daha bir sürü karakter var Janice, Gunther, Ben, Ursula, Mike...
Janice'nin sesi hâlâ kulaklarımda..
O sesten nasıl kurtulabilirim?
Mike karakterini çok sevdim. Çoğu kişi Phoebe ile Joey'in çift olmamasına üzülmüş ama ben onların arkadaş olarak daha iyi olduğunu düşünüyorum. Mike ile Phoebe çok tatlıydı bence.
Herkesin bir hayat kurarken Joey'in yalnız kalmasına üzüldüm. Bir de onu en yakın arkadaşından ayırmaları... ama neyseki Chandeler'in evinde onun için bir oda vardı. Bu çok güzel bir detaydı.
Açıkcası en yakın arkadaşımın evinde benim için bir oda olsaydı oturur hüngür hüngür ağlardım.
Son sahnede eşyalar toplanmış, herkes anahtarını bırakmıştı ve o an ben de cebimden bir anahtar çıkarıp oraya bırakmış gibiydim. Her taşındığımızda yaşadığım duyguyu o son sahnede hissettim.
Eskiden hep böyle bir arkadaş grubum olsun, Central Perk gibi bir kafede oturalım akşama kadar sohbet edelim isterdim. Şu an öyle bir isteğim yok galiba çünkü bu saatten sonra kim uğraşacak yaa?
Belli başlı birkaç arkadaşla ömrümün sonuna kadar devam etmek istiyorum ama o arkadaşlıkların da bir gün biteceğini biliyorum.
Tıpkı son sahnedeki gibi herkes kendi yolunda ilerleyecek belki de bir daha kimse kimsenin aklına gelmeyecek.
Arkadaşlık hakkındaki düşüncelerim son yıllarda epey değişti. Artık kimsenin samimiyetine inanmıyorum, kimseyle dost derecesinde arkadaş olmak istemiyorum. Belki de ben yanılıyordumdur aslında arkadaşlık çok güzel bir şeydir de ben o hissi daha tadamamışımdır bilemiyorum.
Açıkcası dizideki arkadaşlığa çok fazla imrenmedim çünkü çok da istediğim bir arkadaş ortamı değildi ama karakterleri teker teker tanımak güzeldi.
Karakterlerin farklı farklı özellikleri vardı kendimi hep birine benzetmek istiyordum hatta bu yüzden hangi Friends karakterisin testini bile çözdüm sjsjd Ross Geller çıktı. En alakasızı.
Ben sanırım takıntılı, temizlik hastası olma konusunda Monica'ya ve olayları geç anlama konusunda da Joey'e benziyordum. Ah be Joey ikimizin de jetonu köşeli.