Spoiler içeriyor
Salamm🌓 Daha önce hiç bir diziyi izledikten sonra düşüncelerimi mutlaka bir yerlere uzun uzun yazmalıyım isteği bu kadar olmamıştı. Ama şimdi oldu ve nedensizce Türkçe kendimi daha iyi ifade edebilecekmişim gibi geldi. Ah be... demekle başlayayım. Açıkçası ben de zorlandım…devamıSalamm🌓
Daha önce hiç bir diziyi izledikten sonra düşüncelerimi mutlaka bir yerlere uzun uzun yazmalıyım isteği bu kadar olmamıştı. Ama şimdi oldu ve nedensizce Türkçe kendimi daha iyi ifade edebilecekmişim gibi geldi.
Ah be... demekle başlayayım. Açıkçası ben de zorlandım izlerken. Daha ilk bölümünde son hallerini görünce, biri yüzünüze hayatı alıp da tokat gibi çarpıyor sanki. Bu kadar gerçekçiliği, güzel bir şeylerin adım adım mahvolmasını kaldırmak zor.
Aslında düşününce en başından beri güzel değildi bence. Ta ilk tanıştıkları zamanlardan Deniz'in tahammül edilmesi çok zor, hatta imkansız biri olduğu ve bunun asla değişmeyeceği belliydi. Aşırı dominant bir karakter olarak kendine, hep üstün olmaya çalışmasına takılmayacak, her şeyi sırf onun canı öyle istiyor diye kendi kafasına göre yapacak ve buna asla itiraz etme hakkı bile olmayacak, ona itaat edecek bir çocuk – Barış – arıyordu. Buldu. Bence Barış ilk zamanlarda onu kabul ettiği gibi, ilişkilerinin sonraki dönemlerinde de etseydi bu kadar yıkıma uğramazlardı. Ama yine de biterdi bu evlilik. Barış'ı o kadar hor görüyor, ezikliyordu ki, artık bir süre sonra o da dominant olmaya çalışıyordu, kabullenemiyordu. Evet, Barış tembel, sorumsuz ,nerede ne yapılacağını bilmeyen, zaman zaman ezik biriydi. Ama bu başından beri böyleydi ve birbirlerine ilerde değişeceklerinin sözünü vermediler ki... Gel gör ki buna rağmen zamanla ikisi de birbirine batmaya başladı.
Bana en çok koyan sahnelerden biri şuydu: Deniz, Barış'a sesini incelterek çocuk gibi "Sen beni mi kıskandırmaya çalışıyorsun ya?" dediği sahne... O kadar üzüldüm ki. Canından çok sevdiğin insanın karşılığında seninle ilgili bir gram bile kaybetme korkusunun olmadığını anlamak... Hatta sırf bu yüzden Deniz'in bazen gerçekten sevdiğine inanamıyordum. Ama Barış'ın da aşkı biraz hastalıklı, takıntılı bir durummuş gibi geldi bana. Sonraki ilişkisindeki tavırlarından yola çıkarak öyle düşünüyorum.
Bir yorumda gördüm, biri demiş ki: "Barış belki büyük hatalar yapmadı, ama çok fazla küçük hatalar yaptı." O kadar haklı ki. Yani adam, sen bu kadının neye ne kadar hassas olduğunu, sinirlendiğini biliyorsun ve üstelik kendi ağzıyla da söylüyor sana birçok şeyi. Niye yapıyorsun ya? Mesela yalan söyleme işte ya, söyleme.
Deniz'i tamamen haksız da bulmuyorum. En dokunaklı sahnelerdendi tuvaletteki konuşmaları. Herkesin o güçlü, o halleder, o umursamaz diyerek sessiz yardım çığlıklarını duymaması, canlıyken üstüne durmadan toprak atılması gibi bir his.
Travmalar... Evet, Allah kahretsin ki anne-babalarımızın ilişkileri, bizi kendi ilişkilerimizde tahmin edemeyeceğimiz kadar fazla etkiliyor bazen. Ama her şeyi, her yanlışımızı buna bağlayamayız ki. Bu, Deniz'le Barış'ı ayıran en büyük faktördü bence. Barış az da olsa çabalıyordu kurtulmak, çözümlemek için; travmalarını kalkan olarak kullanmıyordu en azından bilinçli şekilde yani. Ama Deniz, babasının da dediği gibi, ona olan nefretini motivasyon olarak kullanıyordu. Asla durması gereken nokta, sınırı yoktu. Elinde bıçakla geldiği sahne bunun kanıtı. Bütün bunlara rağmen bir de çocuk yapmaları yok mu... Delirdim izlerken. Siz kim, biz çocuğa ebeveynlik yapmak kim?
O kadar iletişimsizler ki... Her kavgaları insanı boğuyor. Seni en iyi tanıyan kişiyle canını en iyi nasıl yakacağını bilen kişinin aynı olması müthiş bir acı. Sırf bu yüzden bazen birine tamamen samimi ve açık olmaktan çok korkarım. Ama her zaman, bütün gayretlerinize rağmen kaybetme ihtimalini bilerek yola çıkılmalı değil mi.
Tabii, bir sürü güzel anıları da oldu. Hayali düğün sahneleri çok güzeldi. Ama kötü anılar, iyileri de alıp götürmüyor mu? Sanmam.
O kadar detay, olay var ki üzerine düşünülecek. Sonuç olarak bence böyle insanlar, birbirlerini darmaduman edeceklerini kabullenerek ya hiç ayrılmasınlar ki başkalarının da hayatlarını mahvetmesinler, ya da en başından seviyorum diye diye ilişkiye devam etmesinler.
Sevgi her şeyi aşamıyor çünkü.
Hələlik...