Raftaki 1000. filmimi sizlerle beraber seçtik. En çok önerilen filmi izleyeceğimi söylemiştim. En çok beğeni de @fatihinbeyazati'nin 'Tangerines' yorumuna geldi. Film öneren herkese çok teşekkürler. Bu güzel filmi izlememe vesile olduğu için Ela hanımcığıma ayrıca teşekkürler. Gönderiyi arşivlemeyeceğim, ben faydalanmazsam…devamıRaftaki 1000. filmimi sizlerle beraber seçtik. En çok önerilen filmi izleyeceğimi söylemiştim. En çok beğeni de @fatihinbeyazati'nin 'Tangerines' yorumuna geldi. Film öneren herkese çok teşekkürler. Bu güzel filmi izlememe vesile olduğu için Ela hanımcığıma ayrıca teşekkürler. Gönderiyi arşivlemeyeceğim, ben faydalanmazsam bile sizler girip faydalanabilirsiniz. 1000. film için önerildiyse herhalde izlemeye değer filmlerdir.
O kadar çok savaş ve savaş karşıtı film izledim ki bu konudaki filmler hakkındaki duygularımı kaybetmeye başladığımı düşünüyordum, kaybetmemişim. Belki de bu filmin doğal ortamı bana o duyguyu yeniden ve yeniden yaşatmıştır.
Evet, dünyada bundan asırlar öncede savaş vardı, şimdi de var. Asırlar sonra da -dünya var olmaya devam ettikçe- hep savaşlar devam edecek. İnsanların toprak hırsı hiç bitmeyecek. Birileri ölecek, birileri öldürülecek. Kimse kazanmayacak. Lâkin savaşlar hep sürecek. Attığımız barış naralarının hiçbir anlamı olmayacak. Bu filmlerinde anlamı yok aslında. Çünkü böylesi savaş filmleri bizlerin, sizlerin vicdanı karalanmamış, merhametini kaybetmemiş insanları etkiler. Gözünü kazanma hırsı bürümüş, öldürmeye aç insanlarda bi' kıpırtı bile olmaz. O yüzden savaş karşıtı filmler her ne kadar güzel olsa da boşa bir çırpınış gibi. Kurumaya yüz tutmuş derede yüzmek misali...
Bir tarafta Çeçenler bir yanda Gürcüler savaş halinde. İki ülkede o toprakların kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Savaşın ortasında kalmış iyi bir adam. Estonyalı Ivo. Yine savaşın ortasında kalmış en az Iva kadar iyi olan, onun komşusu ve dostu Margus. Ivo sevdiği bu toprakları terk etmek istemiyor. Margus ise mandalinalarını hasat etmeden gitmek istemiyor. Savaşın ortasında süregelen bir yaşamda savaşın taraflarını tanırken kendi psikolojilerini de ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ivo ne kadar güçlü bir adam olsa da zordur, çok çok zordur.
Mandalinalar çok güzel değil miydi? Canım çekti. Ben mandalinanın yeşil iri kabuklusunu daha çok severim. Hafif mayhoş olursa daha güzel olur. Siz nasıl seversiniz? Yaradanın bize verdiği en güzel meyvelerden bence. Sonsuz güzellikte ürünler bahşedilmiş bu dünyayı kendi kişisel zevklerimiz için tahrip etmemiz ne acı değil mi?
Ivo evinin önünde yaşanan çatışmada iki askeri kurtarıyor. Biri Çeçen Ahmed, diğeri ise Gürcü Niko. Niko'da Niko şimdi. Siz ne düşünürsünüz bilmem, bence çok karizmatikti. O aksanı, tavırları falan off. İzlerken mest oldum.
Belki de çok iyi dost olacak bu ikili birbirlerine düşmanlar. Birbirlerini öldürmek istiyorlar. Fakat can borçlu oldukları adamın evinde değil. İki düşmanın aynı çatı altında yaşadığı ve hem düşmanlığı hem de iyiliği köküne kadar hissetiriyor film. Keşke Ivo gibi insanlar düşündüğümüzden daha fazla olsa. Keşke Niko ve Ahmed gibi sözünden dönmeyecek, yaralı bir adama vurmayacak, aynı çatı altında birbirlerine düşman gibi baksalarda birbirlerine zarar vermeyecek gerekirse birbirlerini koruyacak insanlar daha fazla olsa. O zaman savaşlar biter miydi? Bitmezdi, ama savaş yanlılarının karşısında durabilirdik. Bu film gerçek mi bilmiyorum. Gerçek olmasını çok isterim. Huzursuzluğun içinde huzuru yakalayan, iyiliğin iyi olduğunu gösteren hâlâ daha bir yerlerde iyi insanların var olduğunu anlatan bir filmdi çünkü.
Niko ve Ahmed ne için düşman? Kimin için? Birileri istedi diye. Birileri öldürmeyi emrediyor, akla giriyor, pohpohluyor, gaz veriyor ve birileri de yapıyor. Aynı masada oturup çay içme ihtimalinin olduğu adama başkası istedi diye kurşun sıkıyor. Ah savaş! Sen ne boktan bir şeysin. Ne diyordu Patton filminde; ''Ölerek savaş kazanamazsın, savaş başka aptalların ölmesini sağlayarak kazanılır.'' Dünde yazdım bu sözü ama her savaş filmine yakışır bence.
Düşük bütçeli olduğu için savaş ortamını tam anlamıyla yansıtamamış, bekler miydim? Evet. Yine de asıl anlatmak istediğini anlatabildiği, duygularını aktarabildiği için filmden çok memnunum. Duyguları aktarabilmek için yüksek bütçelere hacet yok zaten.
Filmi izlerken hep bir patlama noktası bekledim. Böyle durgun geçmeyeceğini biliyordum, beklediğim yükselmeyi de verdi. Şaşırmadım, biraz duygusallaşmış olabilirim. Pek değil. Zira farklı kombinasyonlarla, farklı şekillerle olsa da beklediğim bir finaldi. Böyle filmler finallerini baştan verir aslında. Yani ne izleyeceğinizi az çok bilirsiniz. Yanıltmadı.
Müziklerinin neden bu kadar övüldüğünü şimdi tekrar anladım. Gerçekten çok güzel müziklerdi. Filmin atmosferine, hikâyesine uygun insana huzur veren ama bir yandan da hüzün veren müzikler.