Denis Villeneuve. Kendisini ilk tanıdığım film ‘Enemy’ filmi olmuştu. Sonrasında yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı filmleri izlemeye başladım. The Next Floor, Arrival, Blade Runner ve son olarak İncendies filmlerini sırasıyla ve zevkle izledim. İncendies filmiyle Denis Villeneuve’nin Genie en iyi senaryo…devamıDenis Villeneuve. Kendisini ilk tanıdığım film ‘Enemy’ filmi olmuştu. Sonrasında yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı filmleri izlemeye başladım. The Next Floor, Arrival, Blade Runner ve son olarak İncendies filmlerini sırasıyla ve zevkle izledim. İncendies filmiyle Denis Villeneuve’nin Genie en iyi senaryo ve en başarılı yönetmenlik ödülünü kazanmış olduğunu belirtmek isterim. Bence bu ödülleri hak etmesi, filmin bize yansıtılış şekliyle açık bir şekilde belli oluyor. Filmi, Fransız Yeni Dalga Akımı’na bağlı olarak, bu akımın özellikleri ve gerektirdikleri içerisinde değerlendirdiğimizde ortaya çıkan eserin muhteşemliğini anlatabilmem pek mümkün değil. Diğer eleştirileri de okudum. Filmin sıkıcı ve durağan olduğunu yazanlar olmuş. Arkadaşlar, bir filmi izlemeden önce film hakkında bilgi edinmek veya filmin değerlendirmesini yapmış insanların görüşlerini, düşüncelerini, filmin içeriğini, sinematografisini araştırmak size filmi izlemeden önce, filmin yönetmeniyle ilgili ve yönetmenin sinemaya bakış açısını öğrenerek karşınıza çıkan gösterim hakkında bilgi sahibi olmak sizi bu konuda daha yardımcı olabilir. Bazen bazı filmleri sadece yüksek puanlı bir film diye izleyenler oluyor. Bu normal. Ama şunu belirtmek istiyorum: Sinema sanatıyla uğraşıyorsanız ve bu uğraşınızı geliştirmek istiyorsanız bazı bilgileri bilmek gerekli. Bu bilgileri bilmeden filmi sadece açıp izlemek ve filme sıkıcı, kötü demek çok mantıklı değil diye düşünüyorum. Mesela bu filmi puanlayan kesim ile günümüz sıradan komedi filmlerini puanlayan kitlenin aynı kesimde yer aldıklarını düşünmüyorum.
Filme gelecek olursak; bu film baştan sona kadar kullanılan merak unsuruyla bizi filmin içerisinde tutan çok etkin bir kavram. Görsel açıdan filmin değerlendirmesi için açıklama yapmak oldukça zor. Bu filmin büyük bir tiyatro eserinden uyarlama olduğunu söylemeliyim. Bu da bir önceki bahsettiğim eleştirideki yönetmenin işinin, yapacağı uyarlama ile daha da zorlaştıran etkenlerden olduğunu yine vurgulamam gerektirdiğini hissetirdi.
Konusu: Nawal Marwan’ın geçmişte iç savaşın hakim olduğu Lübnan’da, sevgilisiyle kaçmak isteyişini ve bu sırada sevgilisinin öldürülmesini, sonrasında ise Nawal’ın teyzesine o adamdan hamile kaldığını anlatmasıyla başlayan bir hikayeyi anlatıyor. Tabii teyzesi çocuk doğana kadar Nawal’ı evinde saklıyor. Çocuk doğduktan sonra aile namusunun kirlenmemesi için çocuk baş karakterimizden bir daha görmemek üzere alınıyor ve günümüze geliyoruz. Nawal ölmeden önce eşi ve de avukatı olan kişiye bıraktığı mektuplarla Jeanne ve Simon’u kardeşlerini bulmaya göndermesini istemesiyle hikaye şekillenir.
Şimdi filmle ilgili yorumlarımı belirtmek istiyorum. Bu filmin bağlı olduğu akım içerisinde değerlendirmesini yaparsak, kesinlikle bir başyapıt olduğunu vurgulamak isterim. Dünya sinemasına farklı bir bakış açısı getiren bu akımın 1950’lerde başladığını ve 80’li yılların başında düşüşe geçtiğini fakat sonrasında yeniden yükselişe geçtiğini ifade edersek, bu filmin dünya sinemasında yer edinmiş en iyi filmler listemde favorilerim arasına rahatlıkla koyabilirim. Çünkü bir akım düşüşe geçtikten sonra bu akımı tekrar diriltebilmek ve insanlara benimsetebilmek çok zor bir durum. Fakat yönetmeniz bunu başarmış. 2010 yılında çekilmiş olduğunu ve filmin en iyi film oscar adayı olduğunu düşünürsek bu başarının kanıtlanabilir bir durum olduğunu ortaya koyabiliriz.
Filme şu ana kadar dışarıdan baktım genel olarak. Filmin içeriğine bakacak olursak; oyunculukların üst düzeyde olduğunu, filmde gösterilen sembollerin(mesela dini ya da kişisel sorgulama olarak), yönetmenin özgün bakış açısını kameraya yansıtmasının, merak unsuruyla bizi de filmin içinde tutmanın çok başarılı bir şekilde aktarıldığını ifade etmek isterim. Filmde güzel diyaloglar da var. Mesela “Fikirler ancak onları savunan birileri varsa yaşar.” ya da “Bir artı bir, bir eder mi?” gibi replikler hikayemizi daha da etkileyici hale getiriyor. En hoşuma giden şey filmde kullanılan paralel kurgu tekniği oldu.Paralel kurgulu olan filmlere özel ilgi duyuyorum. Bunun sebebi, paralel kurgulu bir filmin yazımı üstün bir yetenek gerektirdiğini düşünmemden kaynaklanıyor.Jeanne karakterimiz, abisini bulması için çıktığı Lübnan macerasında, toplumsal bakış açılarının farklı ülkelerde nasıl yansıtıldığını görebiliyoruz. Buradaki oyunculukların çok önemli bir unsur olduğunu vurgulamak isterim.Bunun sebebi ise:Filmde yaratılan atmosferin doğallığının seyirciye gerçeklik hissini yaşatıyormuşçasına yansıtılması olarak açıklayabilirim. Bu durum da filmin bağlı olduğu akımın bir parçası. Aynı zamanda bunun sinemadaki karşılığı olan ‘görüş’ kavramına bağlı bir detay olduğunu söylemek gerek. Son olarak değinmek istediğim ise filmin başında çocukların saçları kesilirken kullanılan müziğin, filmin bizi neyle karşılaşacağımıza bir mesaj olarak kullanılması. Şarkının da çok güzel olduğu düşüncesindeyim. Umarım bu filmi izlerken dikkat edeceğiniz bazı noktaları size yardımcı olmak amacıyla başarabilmişimdir.