Yine gerçek bir hikayeyi konu alan ve bu sefer sinemanın ne kadar güçlü bir silah olduğunu gösteren, kanıtlayan bir filmle yorumlamalarıma geri dönmek istedim. Bu filmi yorumlamak istedim çünkü bu filmde konu alınan çocukların yaşamış oldukları fiziki zorluklar nedeniyle ve…devamıYine gerçek bir hikayeyi konu alan ve bu sefer sinemanın ne kadar güçlü bir silah olduğunu gösteren, kanıtlayan bir filmle yorumlamalarıma geri dönmek istedim.
Bu filmi yorumlamak istedim çünkü bu filmde konu alınan çocukların yaşamış oldukları fiziki zorluklar nedeniyle ve ayriyeten çocuk olmalarının sebebiyle, maruz kaldıkları istismara herhangi bir tepki gösteremeyişini, insanların bu durumu bildiği halde sessiz kalmalarını ve insan zalimliğinin geldiği son noktayı görüyoruz. Üstelik bu hikayenin gerçek olması sinirlerinizi inanılmaz derecede bozuyor. Çok şiddet yanlısı bir insan değilimdir. Şiddet kavramının hem zihinsel hem fiziksel kullanımı çok tasvip ettiğim bir şey değil fakat filmi izleyince oturduğunuz yerde hiçbir şey yapamamak, geçmişe dönememek, orada olamamak canınızı öyle bir acıtıyor ki ister istemez kafanızı duvarlara vurasınız geliyor. Ayrıca bu şiddeti uygulayan insanların masummuş gibi davranması, size ‘Şimdi benim elimde olacaktın sen’ düşüncesinin hızla beyninize nüfuz etmesine neden oluyor. Anlatmak istediğim şeyin ne kadar canice bir şey olduğunun beyaz perdeye yansıtılmasıyla izliyoruz. Her bilinçli insanın kesinlikle izlemesi gerek!
Hayat felsefimi şöyle belirlemiştim:”Konuşmadıklarımız, konuştuklarımızdan daha önemlidir!” ve bu film belki de bunun kanıtıdır..
Filmin analizi ve spoiler*
Öncelik olarak bir dramaturg olmadığımı ve sinemanın dilini, görsel anlatımın değerlendirmelerini yaptığımı vurgulamak isterim. Fakat bu filmin metnini yani dramaturjisini incelemek isterim. Filmin metni sahnesi sahnesine, olayın gerçekliğiyle uyuşmuş bir şekilde yazılmış. Filmin metnini yazan kişinin işinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Böyle bir senaryonun yazımı insanın zihnini çok fazla yoracak ve çok fazla duygusallaştıracak bir bir zorluk getiriyor olmalı. Çünkü hikayemiz yaşanmış bir olay. Güney Kore’nin bir kasabasının okuluna atanan ücretli bir öğretmen, kızının ameliyat parası için zorunlu bir şekilde çalışmaktadır. Çalıştığı sırada okul yönetimi ve öğretmenlerin engeli olan çocuklara uygulamış olduğu şiddete sessiz kalmamak için okul yönetimine başkaldırır ve bu olayın tüm dünyaya gösterilmesi gerektiğini düşünür. Böylece filmizin çatışma kavramı devreye girer ve çekilen sahnelerin korkunçluğu ile seyircinin vicdanı baş başa bırakılır. Olayların gerçek olması ve olayların filmde de neredeyse gerçek bir şekilde işlenmesi hem çok kötü hem de çok iyi bir şey. Sinemada gerçekçilik gerçekten çok farklı bir kavram. Bu gerçekçiliği araştırmak biraz zamanımı aldı. Sonrasında Fransız Yeni Dalga Akımı, benim kendi şahsi fikrime göre filmin ‘Belgesel Sinema’ içinde değerlendirilmesi gerektiğine karar verdim. Belgesel sinemanın gerçekçiliğini savunan ‘Cinema Verite’ yani ‘Sinema Gerçek’ paradigmasının içinde olduğunu kendime göre uygun gördüğüm bir film. Gelelim sinematografik incelemesine. Henüz filmin ilk sahnesinden baş karakterimizin ters bir durumla karşılaşacağını anlayacağımız bir çekim açısı kullanılmış. Bu, direkt olarak filmin matematiğini yaparsak ‘Merak İlkesi’ kavramını devreye sokuyor. Bu ilkenin filmin henüz başında ‘Gerçek olayları konu edinmiştir’ cümlesini görmemizle bu kavramın desteklendiğini gösteriyor. Sonrasında filmimiz bizi oldukça geren ve içimizi acıtan sahneleri sergiliyor. Aslında bu sahneleri tek tek analiz etmek isterdim ama inanın ‘dilim’ varmıyor. Çatışma kavramının ise öğretmenimizin baş kaldırması ile devrede olduğunu belirtmiştim. Ve bu matematiğe göre doruk nokta ve sonuç kısımları da olması gerekiyor. Bu cümleyi yazmak bile içimi acıtıyor. Doruk noktamız olayın gerçek hayatta mahkemenin bu olayları görmezden gelmesi ve yaşananların örtbas edilmesini, sonrasında halkın ve baş karakterimizin polislerle yaşamış olduğu karışıklık olduğunu söyleyebilirim. Ve içimi acıtan yer... Final. Mahkeme kararı ile okulun yönetimi ve şiddet eğiliminde bulunan okul görevlilerin suçsuz bulunmasıyla filmimiz sonlanıyor. Kağıt üzerinde sonlanıyor fakat bizim için mücadele devam ediyor. Gerçekten de olay örtbas edilerek kapatılıyor. Fakat unuttuklar bir şey var. Sinema! Sinemanın gücü! Bu film yayınladıktan bir ay sonra dava tekrar açılıyor ve halk ayaklanıyor. Hükümet ise böyle bir durumun yaşanmasının olanaksız olduğunu savunmasına rağmen sonuç olarak dava kazanılıyor ve baş karakterimiz bize insanlığın ölmediğini, üzerine basa basa bize kanıtlamış oluyor. İşte bu! İşte gerçek sinema bu! Söylenecek daha fazla söz olduğunu düşünmüyorum...