Evetttt, ben geldim ☺️ Bu uzun yazımı şimdiden sabırla okuduysanız, çok teşekkür ederim. Bu paylaşımım sadece kitap üzerinden değil, her telden, farklı farklı her konuya değinerek, kimi zaman da sinirden başkalarına sallayarak öfke patlaması içinde yazacağım. Çok doluyum arkadaşlar :)…devamıEvetttt, ben geldim ☺️ Bu uzun yazımı şimdiden sabırla okuduysanız, çok teşekkür ederim. Bu paylaşımım sadece kitap üzerinden değil, her telden, farklı farklı her konuya değinerek, kimi zaman da sinirden başkalarına sallayarak öfke patlaması içinde yazacağım. Çok doluyum arkadaşlar :) Gelin önce kitap hakkında konuşalım....
Kitap, diğer bilindik fantastik veya distopya kitaplarına benzer şekilde başlayarak, olaylara hızlı ve çarpıcı bir şekilde giriş yapıyor. İnsan, ilk 50 sayfasını okuduğunda bile bir doygunluk hissediyor kendisinde. Bu seri genelde farklı farklı bir çok seriyle ("Özellikle Açlık Oyunları") karşılaştırılıyor ama ben buna katılmıyorum. Elbette her fantastik veya bilim kurgu eserinin arasında bir benzerlik vardır ama bu kitabın bulunduğu seri gerçekten bana göre bambaşka. Kitabın iç cildinde bulunan "2010 yılında mezun olduğunda, eğitimini Hogwarts'ta sürdürmeyi hayal ediyordu. Ne yazik ki bedeninde sihirli tek bir hücre olmadığını fark etti. Bu yüzden, bir yandan yazar olmak için çabalarken, bir yandan da yeni kurulmuş bir şirkette sosyal medya yöneticisi olarak çalıştı." sözleri yazara karşı daha da çok sempati beslememi sağladı. Kitaplarında farklı bir anlatım tarzı var. Belli bir olaydan bir sonuç çıkıyor, bu çıkan sonuç ise öyle bir yere bağlanıyor ki, 'Vay arkadaş, bu nasıl iş böyle' diyorsunuz. Betimlemeleri o kadar güzel ve kusursuz ki, zihninizde adeta o evren canlanıyor, ete kemiğe bürünüyor ve Darrow ile beraber olayların içine dahil olmak için can atıyorsunuz. Bana göre Pierce Brown, 21. YY'ın Asimov'u. Kalemi o kadar iyi ki, bu türün efsaneleri ile aynı konumda olmayı hak ediyor. Bunun yanı sıra değinmek istediğim diğer bir konu ise, Pierce Brown'un aktifliği. Şimdi "Ne alaka kardeşim" diyebilirsiniz ama başlı başına en güzel iki örneğe bakarsak, Pierce Brown'a saygı duyuyorum. Peki, kim bu başlı başına iki güzel örnek? Tabi ki G.R.R Martin ve Patrick Rothfuss. Bu iki sevimli şişkomuz iki üç tane güzel kitap yazdı diye seriyi umursamamaya, okuyucuları dinlememeye ve kendi kafaları ne isterse onu yapmaya başladı. Pierce Brown'un takdir ettiğim kısmı işte bu. Adam makine gibi yazıyor ve her anlamda sürekli çok aktif. Bu kitap, hatta seri, bulunduğumuz dönemin, Bilim Kurgu alanında Game Of Thrones'u, ya da The Lord Of Rings'i. Artık hangisi sizin için daha iyiyse.
"Eğer izliyorsan Eo, şimdi gözlerini kapama zamanı. Azrail geldi, cehennemi de yanında getirdi."
En çok istediğim bir diğer şey ise, bu serinin dizi, ya da film olması. Aslında yakın zamanda olacakmış ama Pierce Brown seneryoyu mahvettikleri gerekçesi ile Universal Studios'un film teklifini kabul etmemiş. Bu gözler Andrzej Sapkowski'nin Witcher'ı nasıl çöp ettiğini gördüğü için Pierce Brown'a teşekkür ediyorum. Karakterli adam canım :) Bir de Andrzej Sapkowski'nin yaptığı karaktersizlikler saymakla bitmez. İsterseniz onlarda girelim. Sen gel güzel bir evren, harika karakterler ve iyi bir olay örgüsü yarat. Bir oyun firması gelsin ve üç serilik harika bir oyun yaparak senin eserlerini bütün Dünya'ya yaysın ve bir anda adın duyulsun. Sonra "Bu firma, benim eserlerimden, benim bir çıkarım olmadan faydalanıyor" de. Bu da yetmezmiş gibi oyun yapımcısını veya oynayanları görmezden gel. Daha sonra da eserini Netflix'e satarak oyuncu seçimlerine karışma ve hem hikayeyi, hem de karakterleri mahvet. Sonra da sosyal medya ve televizyonlar da oyun ile kitapları makarna ve bisiklet benzetmesine tabi tut. Eyyy Andrzej Sapkowski, mahvettin güzelim seriyi ve evreni. Halbu ki bu sallamadığı firma olmasa şu an da bulunan Witcher hayranlarının bence %60'ı bile ortada bulunmazdı. Bak ya, şu an gene sinirlendim 😂 Neyse, bu yazıda Andrzej Sapkowski'ye fazla sallamaya gerek yok. Umarım Priece Brown'un eserleride sinemaya ve oyun sektörüne en kısa sürede tanışınır ve Andrzej Sapkowski'nin sergilediği tutumu sergilmez. (ki çok şükür şu an o yolda kendisi)
Evet, gelelim diğer konuya. Ne mi? Baskı ve Yayınevi, yani Pegasus Yayınları. Şimdi sende ne kustun içindekileri diyeceksiniz ama gına geldi artık, salın beni de kusayım efendiler. Serinin 5. Kitabı hala ortalarda yok ve yanılmıyorsam yazar 6. Kitabın yarısına, hatta bitirme aşamasına gelmiş. Bu da yetmezmiş gibi fahiş fiyatlandırmalarda var Pegasus'un. Serinin en son çıkan kitabının fiyatı 65 TL. Tek bir kitabı bildiğiniz 65 TL. Bu bir de en ucuz hali, bir çok sitede daha yüksek rakamlarda. Şimdi ben nefretimi kusmayayım da kim kussun söyleyin bana sevgili Raf kullanıcıları....