Spoiler içeriyor
Bana en mantıklı gelen teori ABDnin uçağı kontrollü bir şekilde indirip kargoya el koyması bunu başaramadıysa da uçağı düşürmüş olması.
Madalyonun İçi ve Günahın Üç Rengi kitaplarına kıyasla sıkıcı buldum bu kitabı. Artık klişeleşmiş olan "eden bulur" hikayesi. Ayrıca her kitabında ucundan kıyısından ateist kafasında dindar cümlelere rastlamak beni rahatsız ediyor. Alanını kutsayan ve bu konuda konuşan herkesi ahkam kesmekle…devamıMadalyonun İçi ve Günahın Üç Rengi kitaplarına kıyasla sıkıcı buldum bu kitabı. Artık klişeleşmiş olan "eden bulur" hikayesi. Ayrıca her kitabında ucundan kıyısından ateist kafasında dindar cümlelere rastlamak beni rahatsız ediyor. Alanını kutsayan ve bu konuda konuşan herkesi ahkam kesmekle yaftalayan bir mesleğin mensubu bu işi ilahiyatçılara bıraksa daha iyi olur diye düşünüyorum.
Zaman ileri doğru akıp gittiği sürece, mükemmel sandığımız gelecek; el değmemiş geçmişimizden başka birşey değildir. Yaş aldıkça insanın fiziksel fonksiyonlarının yanısıra neşesi, enerjisi, yaşama sevinci de erozyona uğrar. Bu da insanı olduğundan daha yaşlı gösterir. Aynadaki silüet neşesini, enerjisini ve…devamıZaman ileri doğru akıp gittiği sürece, mükemmel sandığımız gelecek; el değmemiş geçmişimizden başka birşey değildir. Yaş aldıkça insanın fiziksel fonksiyonlarının yanısıra neşesi, enerjisi, yaşama sevinci de erozyona uğrar. Bu da insanı olduğundan daha yaşlı gösterir. Aynadaki silüet neşesini, enerjisini ve yaşama sevincini daha da aşındırır. Bir nevi kısır döngüye girer farkında olmadan.
"-Ben yaşarken hiç ölmedim, unutma sakın yaşarken ölme."
Asla sahip olamayacağınız gelecek denen sevdadan vazgeçin, anın tadını çıkartın ve geleceği kıskandırın.
Tüm yaşayan ölülere :)
Spoiler içeriyor
"Kendini sevmediğin zaman, seninle bağımlı olan herşeyi sevmemeye yönelirsin. Yeni şeyler çok daha çekici gelir. Kendini sevmeyi öğrenirsen eski sıkıcı, şikayet ettiğin yaşantındaki herşey yeni görünmeye başlar. Güzel görünmeye başlar." Bollywood sinemasının ilham verici filmlerinden biri. Özcan Deniz -her zaman…devamı"Kendini sevmediğin zaman, seninle bağımlı olan herşeyi sevmemeye yönelirsin. Yeni şeyler çok daha çekici gelir. Kendini sevmeyi öğrenirsen eski sıkıcı, şikayet ettiğin yaşantındaki herşey yeni görünmeye başlar. Güzel görünmeye başlar."
Bollywood sinemasının ilham verici filmlerinden biri.
Özcan Deniz -her zaman olduğu gibi- bu filmi alsa ve İngilizce Mingilizce diye sinemamıza uyarlasa Hintçe yerine Türkçe konuşulsa garipsemeyeceğimiz bir konusu var. Dil görgüsüzlüğü veya kendi dilinden utanma ne yazık ki bizim gibi geri kalmış ülkelerin makus talihi.
Filmden alıntılar:
Vize basvurusu için konsoloslukta ilgili memurla ingilizce bilmeyen başrol kadın arasında geçen diyalog.
-ne iş yapıyorsunuz?
+ atıştırmalık yapıp satıyorum.
- hanımefendi Amerikaya yiyecek sokamazsınız biliyorsunuz değil mi?
+pardon, ingilizcem iyi değil.
-hanımefendi, ingilizce konusamıyorsanız ülkemizde nasıl kalacaksınız?
arkadan beliren hintli görevli :
"sen hintçe bilmeden ülkemizde nasıl kalabiliyorsan öyle...
Filmin yabancı dil hususundaki en güzel diyaloğu buydu.
İkinci ve bence en önemli önermesi aile içi sevgi saygı ve ilgi dağılımı üzerine.
"Evlilik, eşit olan iki insanın arkadaşlığı. Hayat uzun bir yolculuk. Evlilik hayatında eşlerden biri kendisini yetersiz-değersiz hissettiği zaman ötekisi yardımına koşmalı. Eşit olduğunu hissettirmeye çalışmalı. Bazen eşler birbirlerinin hislerini anlayamazlar. Bu evliliğin bittiği anlamına gelmez, aksine o an kendinize yardımcı olmanızın zamanı gelmiştir zira bu hayatta kimse size sizden fazla yardımcı olamaz. Eğer bunu yaparsanız tekrar eşit hissedersiniz, arkadaşlığınız geri gelir ve hayatınız güzelleşir. Belki çok meşgul olacaksınız ama aile olun. Çocuklarınız ve siz bu büyük Dünya'da kendi küçük dünyalarınıza yani ailenize sahip çıkın. Aile asla yargılayıcı olmaz, utandırmaz, sizi küçük hissettirmez. Sadece aileniz sizin zayıflıklarınıza gülmez. Aile her zaman sevgi saygı göreceğiniz tek yerdir."
Kendinizi sevin, sizi değersiz hissettiren insanlardan uzak durun. All the best :)
Spoiler içeriyor
Rusların "Amerikalılar uzaylı istilasından Dünya'yı çok kurtardı, biraz da biz kurtaralım" kafasıyla çekmiş olduğu film. Esasında bu 2017 yapımı Attraction (raf' ta Prityazhenie (2017) diye geçiyor) filminin devamı niteliğinde. İlk filmden heyecan dozu daha yüksek diyebilirim. Bu tarz filmlerin genel…devamıRusların "Amerikalılar uzaylı istilasından Dünya'yı çok kurtardı, biraz da biz kurtaralım" kafasıyla çekmiş olduğu film. Esasında bu 2017 yapımı Attraction (raf' ta Prityazhenie (2017) diye geçiyor) filminin devamı niteliğinde. İlk filmden heyecan dozu daha yüksek diyebilirim. Bu tarz filmlerin genel sorunu bildiğiniz gibi sağ el ile sol kulağı, sol el ile sağ kulağı tutmaya çalışmak.
Gelelim konusuna: İlk filmden başlayalım, Rusyaya bir cisim yaklaşır tanımlanamayan. Yetkililer madem tanımlayamıyoruz, e zamanında Türk köylüsü taş atıp bir teamül oluşturmuş bu konuda, durum açık biz de füze atalım diyor ve ateş ediyorlar. O galaksileri aşmış zamanı bükmüş solucan deliklerinden geçerken maruz kaldığı basınçtan etkilenmemiş araç, meteor yağmurunu gözlemleyen birkaç ergenin bulunduğu binaya temas edip şehrin göbeğine düşüyor :) esas kızımızın arkadaşı vefat ediyor. Bunun üzerine esas kızımız intikam yemini ediyor, uzaylılara düşman oluyor :) Şehir boşaltılıyor, giriş çıkışlar yasaklanıyor. Tabi esas kızımızın babası ordunun başındaki isim. Esas kızımız birkaç arkadaşıyla "gizli bir geçitten" şehre giriyor. Arkadaşının oturduğu binada uzaylıyla karşılaşıyor ve ona ateş ediyor. Bu sırada dengesini kaybedip binadan düşecekken, uzaylı dostumuz bunu kurtarıyor. Kızın diğer arkadaşları olay yerine sonradan gelip ikisini görünce uzaylıya "taş ve sopalarla" saldırıyor. Uzaylı binadan düşüyor :) Gençler aşağıya inip duruma bakıyorlar. Bir de ne görsünler, uzaylı sandıkları şey meğerse bir giysiymiş. Üzerinde insan kanına benzer kan. Bizimkiler giysiyi alıp gidecekken, esas kızımız yerde duran mankenlerin arasında kamufle olmuş insan benzeri uzaylıyı farkediyor. Arkadaşlarına durumu belli etmeden onlarla beraber oradan ayrılıyor ve evine gidiyor. Bir süre sonra olay yerine geri dönüyor. Soğuktan donmuş insan benzeri uzaylıyı bir forklifte koyup (nerden bulduysa artık) meşakkatli bir şekilde evine getiriyor. Bir şekilde iyileştirip arkadaş sonrada sevgili oluyorlar. Uzay aracının çalışması için gerekli bir parça esas kızımızın babasının çalıştığı binada olduğu için ona yardım edip parçayı kurtarıyorlar. Tam uzay aracına bunu götürüp dünyadan ayrılacakken uzaylımız, esas kızın sevgilisi bölüm sonu canavarı olarak birkaç serseri arkadaşıyla karşılarına çıkıyor uzaylıyı bir güzel pataklıyorlar, esas kıza da tokadı yapıştırıyor. Kendisine vurulunca kılı kıpırdamayan uzaylı kıza tokat atıldığını görünce "kadına el kalkmaz ulen" deyip serserileri haşamat ediyor. Bu sırada serserilerden biri ateş ediyor ve kendi arkadaşlarından birini vuruyor. Vurulan esas kızın sevgilisinin arkadaşı. O sırada askerler olay yerine geliyor serseriler kaçıyor, esas kız ve uzaylı tutuklanıyor. Esas kızın sevgilisi arkadaşının ölümünden uzaylıyı sorumlu tutuyor ve sosyal medyadan aynı zamanda yapmış olduğu büyük moskova mitinginde ateşli bir konuşma yaparak halkı galeyana getirip uzaylıların üzerine doğru harekete geçiyorlar. Konuşmada geçen en can alıcı cümle "Bu Dünya bizim, kahrolsun uzaylılar" :) Esas kız ve uzaylılar bir şekilde devletin şefkatli kucağından kaçıp uzay aracının gerek duyduğu materyali ona ulaştırmak için yola koyuluyorlar. Tabi esas kızın sevgilisi boş durur mu? Giyiyor uzaylının kostümünü koşuyor peşlerinden. Halk da olay yerinde uzaylılarla taşlar sopalar bir cenk oluyor. Askerler uzaylıları halktan koruma derdinde. Son sahne olay tam durulup uzaylı gemisine gidecekken esas kızın sevgilisi ateş ediyor. Mermi metrixteki amcaoğlu gibi ağır ağır havayı dele dele ilerlerken uzaylı esas kızın önüne geçiyor. Mermi uzaylıyı delip kıza isabet ediyor. İkisi kanlar içinde yerde. Askerler esas kızın sevgilisini zapt ediyor. Uzaylı ve esas kız uzay mekiğindeki polikliniklerden birinde tedavi için ayrı ayrı kapsüllere konuluyor. Esas kız tedavi olup babasıgillere teslim ediliyor. Uzaylının durumu ağır bir takım tetkikler için kendi gezegenine gitmesi gerekli diye söyleniyor. Uzay gemisi dünyayı terk ediyor. İlk film bu şekildeydi. İkinci filmi de izleyip kendiniz karar verin. Onu da anlatacaktım ama daha fazla "işsiz" görünmek istemedim. :) İyi seyirler.
Peranbu (Şefkat) filmini seyrederken, bitmesin diye sayfalarını yavaş yavaş çevirdiğim bir kitabı okuyormuşum gibi hissettim. Muazzam bir gerçekçilikle sunulan hikaye ve hikayenin anlatım gücü oldukça tesirliydi. Merhametli olmak, anlayışlı olmak, şefkatli olmak,katıksız karşılık beklemeksizin sevebilmek ve yardım etmek, hoşgörü sahibi…devamıPeranbu (Şefkat) filmini seyrederken, bitmesin diye sayfalarını yavaş yavaş çevirdiğim bir kitabı okuyormuşum gibi hissettim. Muazzam bir gerçekçilikle sunulan hikaye ve hikayenin anlatım gücü oldukça tesirliydi. Merhametli olmak, anlayışlı olmak, şefkatli olmak,katıksız karşılık beklemeksizin sevebilmek ve yardım etmek, hoşgörü sahibi olmak... Acımasızlığın, kötülüğün, nefretin kol gezdiği bu dünyada, engelli etiketine sahip bir çocuğun sorumluluğunu her anlamda alabilecek kadar İNSAN OLABİLMEK tüm bu duygulara sahip olmayı gerektirir. Fazla da söze gerek yok. Böylesine incelikli filmlere her zaman denk gelmek güç, dolayısı ile izlemek ve izletmek gerekir. Sinemalar.com Z den alıntıdır.
Dünya'da değerli gördüğümüz ne varsa belki de içinde gerçekten tutunabileceğimiz yegane şey bir insanın kalbi. Sevgi; statü, imaj, zenginlik, başarı gibi kavramlardan daha sağlam bir dayanak, hayata anlam katan en önemli unsur.