🪓 Oldum olası girişleri yazmayı beceremem. Gelişme kısımlarında zihnim açılır, fakat girişleri yazmak için gerekli olan yaratıcılık türü bende pek yok sanırım. Bu sefer beni kurtaracak ilgi çekici yazım da yok. Yalnızca ben varım.Kitabı okuyalı uzunca bir süre geçmiş olsa…devamı🪓 Oldum olası girişleri yazmayı beceremem. Gelişme kısımlarında zihnim açılır, fakat girişleri yazmak için gerekli olan yaratıcılık türü bende pek yok sanırım. Bu sefer beni kurtaracak ilgi çekici yazım da yok. Yalnızca ben varım.Kitabı okuyalı uzunca bir süre geçmiş olsa da, daha çok kitabın başlarından bahsedip temel konulara odaklanacağım için bu incelemeyi yazmakta(gerçekten elimde kalem ve kağıtla bir fiil yazmaktayım şu an) sakınca görmemekteyim.
🪓Kitabı ilk okuma teşebbüsümde evde çok kitap okuyamamam dolayısıyla yarıda bırakmıştım. Neyse ki İstanbul metrosu imdadıma yetişmiş ve geri kalanını bir haftadan daha kısa bir sürede tamamlamıştım. Beni çok içine çeken bir yapısı yoktu(Karamazov Kardeşler'in aksine). Bunun nedenine ileriki kısımlarda değineceğim. Bu yüzden kitabı bir miktar overrated buldum(kitabı bir yere kadar okuyup sonrasında 10 sayfa mektup mu olur diyerek bırakan babam kadar da değil elbette). Ama olay ağırlıklı roman türünü tercih etmiyorsanız bu kitabı okumanızı öneririm.
🪓Gelelim daha spesifik fikirlere. Kahramanımız en baştan yaşlı birisini öldürüp parasına konma tasarıları yapmaktadır. Yaşayacağı kadar yaşamış, ömrünün büyük bir bölümünü tüketmiş insanların hayatı sizce de daha mı değersizdir? Sıkça karşılaşılan ve kabul gören bir başka görüş de, çocukların hayatlarının daha değerli olmasıdır. Çünkü henüz günahsız ve masumdurlar. Ama günün birinde hepimiz gibi bolca suç işlemeyecekler midir? Daha az yaşadıkları için onların yaşama hakkı daha mı kutsaldır? Belki de sırf güçsüzler diye böyle düşünürüz. Bence bir canlının yaşam değeri ölçülemez. Hiçbir zaman objektif bir yargıya varamayız. Herkesin değer sistemi farklıdır ve hiç kimse bu konuda bir karar vermeye zorlanmamalıdır. Azıcık farklılık olsun diye araya bir alıntı sıkıştıralım.
📕"Biliyorum, bazı kimseler, henüz on bir yaşını bile doldurmamış bir çocuğun içinde bu tür duyguların uyanabileceğine inanmayacaktır. Ben de başımdan geçenleri böyleleri değil, insanları daha iyi tanıyanlar için anlatıyorum. Duygularının bir kısmını düşüncelere dönüştürmesini öğrenmiş büyükler, çocuklarda ilgili düşüncelere rastlamayınca, onların bu tür düşüncelerin kaynaklandığı duyguları da yaşamadıklarını sanır. Ama benim bütün hayatımda o zamanki kadar yoğun yaşayıp acı çektiğim seyrek görülmüştür."
🪓Biraz da suçu işlemesinden sonra yaşananlar hakkında düşünelim. Öncelikle bana çok yabancı gelen bir durumdu. Ben genelde suç işlemem zaten; ama bir şey yapmadan önce bolca düşünür, sonra harekete geçerim (harekete geçme yüzdem eskiden oldukça düşüktü). Öncesinde kafamdaki soru işaretleri gereğinden fazla olabilir fakat eylemin ardından hepsi silinir. Çünkü her şeyi şimdiki zamana göre kurgularım. Yapmışımdır ve bitmiştir. Bu boyutta bir pişmanlık duyacaksam öncesinde bunu tahmin etmem gerekirdi. Hadi diyelim ki bir hata yaptım ve tahmin edemedim, o zaman da bundan ders çıkarırım. Her halükarda pişmanlığın zerresini duymam (bu yüzden çok içine çekmedi galiba kitap beni). Her şey olup bittikten sonra böylesine bir iç hesaplaşmaya girmenin kime ne yararı var(okuyuculara olan yararını ihmal ediniz)? En azından kötülüğün uzun süre hüküm süremeyeceği bir doğaya sahipti kahramanımız, o yönden takdir görmeli.
🪓Bence bize en sürükleyici gelen kitaplarda ya kendimizden bir şeyler bulduğumuz (Ivan Karamazov) ya da onun gibi olmak istediğimiz(Mustafa İnan) bir karakter bulunmakta. Bu kitapta benim için her ikisi de yoktu, ama Dostoyevski'nin hakkını da yiyemiyorum muazzam yazmış. Son olarak incelemeyi bitirmeden önce benim için bu yazıyı rafa aktarabilecek vir asistan ilanı vermek istiyorum.