Bu bir bilinç akışıdır. Uzun olabilir. Nereye gideceğini bilmiyorum. Hayatım 2017'den sonra boka sardı. 2017'de liseden mezun oldum ve her şey inanılmaz bir şekilde boka sardı. Üniversite beklediğim gibi değildi. Ailem dağıldı. İnanç sistemim yerle bir oldu. Kendime ve zekama…devamıBu bir bilinç akışıdır. Uzun olabilir. Nereye gideceğini bilmiyorum.
Hayatım 2017'den sonra boka sardı. 2017'de liseden mezun oldum ve her şey inanılmaz bir şekilde boka sardı. Üniversite beklediğim gibi değildi. Ailem dağıldı. İnanç sistemim yerle bir oldu. Kendime ve zekama güvenim azaldı. Ben yirmili yaşlarımın başını bu şekilde hayal etmiyordum. Şu geçen 5-6 yılda hayatımda olumlu çok az şey yaşadım ve tutunmak istediğim her dalı belki de kendi ellerimle kırdım. Şu an beni hala hayatta tutan şey ne bilmiyorum. Bulmak da istemiyorum. Bulursam onu da yok ederim çünkü.
Aile kavramına bakış açım değişti. Hem de defalarca değişti. Şu an ne iyi, ne kötü, ne doğru, ne yanlış bilemez haldeyim. Hayatımı anlık yaşıyorum. O an beni ne mutlu ediyorsa onu yapmaya çalışıyorum. Aile için de bu geçerli. Beni mutlu eden ailemle bir arada kalmaya çalışıyorum sadece ama bir yandan da bunun sonsuza kadar sürmeyeceğinin bilincindeyim ve bu beni üzüyor.
Arkadaş kavramına bakış açım değişti ve yine defalarca değişti. Arkadaşlarıma verdiğim değerler değişti. Kimilerine gereğinden çok değer verdiğimi düşünüyorum. Kimilerinin arkadaşlığını da çok değersiz gördüğümü itiraf etmeliyim. Arkadaşlarımın aslında gerçek arkadaşlık değil de aynı ortamda bulunma zorunluluğundan doğan arkadaşlıklar olduğunu anladım. Bazılarının arkadaşlığını farklı yorumladım. Hatta herkesin arkadaşlığını farklı yorumladım. Ben mi insanları anlamıyorum yoksa insanlar mı çok garip, sorun kimde bilemiyorum ama normal bir arkadaşlık kurmaktan çok uzağım.
Gönül işlerinde de başarısızım. Kimseyi sevemediğimi düşünmeye başladım. Aslında taş kalpli bir insan da değilim. Romantik filmlerde ağlayamıyorum, şiir okuyamıyorum, aşk şarkıları bana güzel gelmiyor, temastan falan nefret ediyorum ama taş kalpli değilim. Ben de seviyorum, sevebiliyorum. Sadece benim sevgim sizinki gibi nedensiz değil. Aşk sadece nedensiz sevmek değil benim için. Belki de öyledir. 24 yıl olacak, hala daha aşık olamamışımdır belki de. Belki de siz haklısınızdır. Aşk için, anlaşmaktan, anlatmaktan, güvenden, sevgiden, saygıdan daha fazlası gerektir. İyi anlaştığım her kadına aşık olmamalıyımdır belki de.
Kepaze bir üniversite hayatı. 1 yılı hazırlık olmak üzere 2 yıl mimarlık. Devamındaki 4 yıl da bilgisayar mühendisliği. Bu 4 yılın 1 buçuk yılı pandemide aile evinde. Kalan 2 buçuk yılda 4 farklı ev. En nihayetinde kendini hiçbir mesleğe, eve, şehire, okula ait hissedememe durumu. Şu geçen 6 yılın sonunda bana desen ki sen ne öğrendin? Ne yaşadın? Ne okudun? Anlatamam. Anlatırım ama ya bunun gibi çok kısa ya da çok çok uzun olur. Ve hiçbir şekilde de anlattığım şeyden tatmin olacağımı zannetmiyorum. Oysa ki kendimi iyi bir gözlemci olarak tanımlarım. Şu 6 yılımı da gözlemleyip anlatabilmem zor olmamalıydı. Üstünden 10 yıla yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen lise zamanlarımı anlatabilirim ve en sonunda "aynen bu şekilde yaşandı" diyebilirim ama devamı için bunu söyleyebilmem çok zor.
Meslek. Lise hayatım boyunca çizim yapmayı sevdiğimden hep Mimar olmak istemiştim. 4 yıl boyunca hayallerimde sadece mimarlık vardı. Öyle ki not defterimi karıştırırken bulduğum bir yazıya göre mimar olamazsam benden bir bok olmazdı. Öyle de oldu. Bir bok olamadım. Şimdi bilgisayar mühendisliği okuyorum. Bitti bitecek. Ama bitirmek istemiyorum çünkü ne yapacağım hakkında en ufak fikrim yok. Para kazanmak için beynimi yormak bana çok kötü bir fikirmiş gibi geliyor. Bu yüzden paraya karşı nefret doluyum. Bu yüzden de herhangi bir meslek bana iç açıcı gelmiyor. Kapitalizm yüzünden oldu bütün bunlar.
Sağlıksızım. Şükürler olsun ki sigara ve alkol gibi alışkanlık edinmedim kendime. Bunlar da olsa intihara kadar yolum vardı. İntihar etmesem bile kanser olurdum ya da komaya girerdim kesin. Neyse ki polis falan da olmadım. Bir beylik tabancam yok kafama sıkmak için. Arada geliyor çünkü, insan merak ediyor ne olacak diye. Baş ağrısı, vücutta ve iç organlarda yağlanma, görmeyen gözler, duymayan kulaklar, çürük dişler, bozuk bir diz... Vücudumda sorunsuz çalışan bir organ yok. Eskiden bunun beynim olduğuna inanırdım artık ondan da şüpheliyim. Unutuyorum.
Yaşlandım sanki. Millet 50-60 yaşında yaşar bunları ben 23ümde yaşıyorum. Ruhum, bedenim ölü gibi sanki. Ve kötü olan şu ki, şu an ölsem hayatta yapmayı çok isteyip de yapamadığım çok az şey kalacak. Arkamdan üzülen bir avuç insan dışında kimsenin olacağını sanmıyorum. Yine de beni bu dünyada tutan bir şeyin var olduğuna inanıyorum. Belki de gerçek aşkı bekliyorum hala. Bu sene bulduğumu sanmıştım ama bulamadım.
Film izliyorum. Şu geçen 5 yılda yaptığım nadir olumlu aktivitelerden. 2017'den beri izlediğim filmleri çeşitli yollarla kaydediyor ve yorumluyorum. Bu beni mutlu ediyor. Stresli zamanlarımda bunun gibi yazmak geliyor içinden ve bir film izleyip kör gibi yazıyorum. 500 civarı film izlemişim. Bunların hemen hepsini ne zaman, hangi gün izlediğim ve kaç puan verdiğim kayıt altında. Bunu 1500-2000 filme çıkarmak istiyorum. Belki de hayattaki motivasyonum budur. Film izlemek. Çok mu iyi bir izleyiciyim? Hayır. Çoğu zaman insanların apaçık bir şekilde gördüğü şeyleri ben göremiyorum. Ama yine de bir film izlemek ve izledikten sonra bir şeyler yazmak güzel hissettiriyor. Bunu sıklaştırmak ise günlük hayatımı sekteye uğratıyor. Garip bir çelişki. Mutsuzken verimsiz oluyorum, film izlemek beni mutlu ediyor ama bu sefer de hayattan uzaklaşıyorum.
Aslında beni mutlu eden, rahatlatan şey film izlemek değil de yazmak. Yazınca rahatlıyorum. Şu an yaptığım gibi not defterimde sayısız yazı var bilinç akışı şeklinde yazılmış olan. Buna bilinç akışı dendiğini de yeni öğrendim. Ben serbest yazın diyordum. Kafadan geçenleri olduğu gibi yazmak. Müthiş bir şey. Bunu yaparak çoğu zaman sıkıntılarımdan kurtulduğumu bilirim. Çözüm üretme konusunda çok yardımcı oluyor. Öte yandan yıllar sonra açıp okuyabilme şansım var. Biraz daha edebi bir dilim olsaydı kitap bile çıkardı bunlardan.
Öyle işte. Şu an sıkıntılı bir dönemden geçiyorum. Kafamdakileri yazmak istedim. Bunu not defterime de yazabilirdim ama bu seferlik buraya atayım. Okumamışsınızdır ama okuduysanız da teşekkür ederim. Belki de silerim bunu, bilmiyorum. Ne yazdığımı da bilmiyorum aslında. Öylece bir yazı işte. Belki de yazmak istediğim şeyleri yazamadım bile ama yorulmuş hissediyorum biraz. O yüzden burada bitireyim. İyi günler.