Muharriri (yazar) bugüne kadar Türkiye tarihinde en büyük tartışılagelmiş şahsiyetidir Kadir Mısıroğlu. Atatürke olan ithamlarıyla meşhurdur lakin bu incelemede tam olarak o kısma bakmayacağız.
Bu kitap adı üstünde yazdığı gibi Türkçe’yi doğru bilme ve kullanma üzerine yazılmış. Bir İngilizce muallim…devamıMuharriri (yazar) bugüne kadar Türkiye tarihinde en büyük tartışılagelmiş şahsiyetidir Kadir Mısıroğlu. Atatürke olan ithamlarıyla meşhurdur lakin bu incelemede tam olarak o kısma bakmayacağız.
Bu kitap adı üstünde yazdığı gibi Türkçe’yi doğru bilme ve kullanma üzerine yazılmış. Bir İngilizce muallim namzedi (aday) olarak “yabancı bir lisana vakıf olabilmek, kendi lisanını iyi bilmekten geçer” lafını bildiğimden İngilizcemden evvel unutulmaya yüz tutmuş Türkçemi bilmeyi ve terakkisini (ilerleme, gelişme) sağlamam lazımdı. Ben de bu uğurda böyle bir kitap okudum ve bugün sizlerle paylaşacağım.
Yazıya geçmeden evvel kitaptan bir iktibasla (alıntı) başlamak istiyorum:
“Gerçekten, “kelb” kökünden gelen ve köpekleşmek demek olan “inkilab” kelimesi yeni nesillerce “inkılâb” yerine bol bol kullanılmaktadır.” S.95
Osmanlı’nın çöküşünden sonra Cumhuriyetin ilanına ve sonrasına kadar yüzümüzü Batıya çevirmenin bizi ve lisanımızı ne gibi felaketlere sürüklediğine şahit olduk. Agop Dilaçar gibi vaktinde ülkeden hainliği hasebiyle sürülmüş kimselere lisan hususunda makam mevki verildiğini gördük. Bu kitap işte tam olarak güzel Türkçemize yapılan suikasti anlatıp, lisanımızı nasıl müdafaa edeceğimizi izah ediyor.
Yazıyı okuyacak birçok kişi belki karşı çıkacaktır yazılanlara lakin ben size birkaç tame misal vereyim lisanımızın nasıl yozlaşıp kendimizi ifade bile edemeyecek kelimelerden mahrum oluşumuzu.
Şimdi gelin bakalım savaş kelimesinin Osmanlı Türkçesindeki hangi kelimelerin yerine geçip lisanımızı zayıflattığını:
“Harb, Muhârebe, Cidal, Mücâdele, Cihad, Mücâhede ve Cenk gibi kelimelerin hey’et-i umûmiyesinin yerine hep bu zavallı “savaş” kelimesi kullanılmaktadır. Halbuki muhârebe harbin aksâmındadır. Meselâ Birinci Cihan Harbi içinde sayısız muhârebe bulunan bir harbtir. Cidal ve cihad arasında da birinin dînî bir vasıf taşıması bakımından fark vardır”
Görüyor musunuz dostlar, bu sadece bir misaldi. Kâfi değil derseniz buyrun bir tane daha.
Müteveffa, müteveffiye, merhum, merhume, mevta, maslub, maktul gibi kelimelerin yerine “ölü” gibi birkaç kelime öldüren bir kelime kullanıyoruz. Kısaca manalarına değinecek olursak:
Müteveffa - Gayrimüslim erkek
Müteveffiye - Gayrimüslim kadın
Merhum - Müslüman erkek
Merhume - Müslüman kadın
Mevta - Normal ecel ile ölmüş olan
Maslub - Asılarak öldürülmüş olan
Maktul - Katledilerek öldürülmüş olan
manalarına gelirler. Harf İnkılabı adı altında bizi türkçemizden soydular ve biz bu soyulmaya halen daha katkıda bulunuyoruz uydurma kelimeler kullanarak.
İmtihan yerine sınav
İhtimal yerine olasılık
Hürriyet yerine özgürlük
Hakim yerine yargıç
Maksad yerine amaç
ve daha niceleri
kullanmaya devam edersek şu an dalga geçtiğimiz o uydurma kelimeleri yakında kullanmaya haberimiz olmadan başlarız.
Kitap uzun bir kitap değil, kısa bir kitap ve ben incelemeyi çok karışık yazdım biliyorum fakat sadece bu faciadan haberiniz olsun istedim, okuyup okumamak; tahribata katkıda bulunup bulunmamak size kalmış fakat böylesine ciddi bir mesele kesinlikle es geçilecek bir mevzu değil kanaatimce. Bu kitaba “Kadir Mısıroğlu yazmış ben okumam” diye bakmayın. İlla bakmayacaksanız da “Bye bye Türkçe”yi okuyabilirsiniz ama iki eseri de okumanız tavsiyemdir.
Vesselam.