Üzerine bombalar yağan ve Amerikan askerleri tarafından kuşatılmıș bir ülkenin insanları... Genciyle, yașlısıyla bireyler tüberküloz ve çeşitli hastalıklara tutulmanın yanı sıra yollarını şaşıp kendilerini kaybetmișlerdir. Dojo Hastanesi'nde topluma yabancılașmıș, içsel sanrılar çeken Tarlakușu'dur Osamu Dazai; okucusuna bu ismin yazdığı mektuplarla…devamıÜzerine bombalar yağan ve Amerikan askerleri tarafından kuşatılmıș bir ülkenin insanları... Genciyle, yașlısıyla bireyler tüberküloz ve çeşitli hastalıklara tutulmanın yanı sıra yollarını şaşıp kendilerini kaybetmișlerdir. Dojo Hastanesi'nde topluma yabancılașmıș, içsel sanrılar çeken Tarlakușu'dur Osamu Dazai; okucusuna bu ismin yazdığı mektuplarla seslenir bu sefer. Birey ile toplum arasındaki ilişkiler bozulmuş, insanlar yok olup giden özgüvenlerini aramaya çıkmışlardır. "Pandora'nın Kutusu" nda Tarlakușu bu arayışı "Bir Gemi Yolculuğu" diyerek somutlaștırır. Kitabın geçtiği mekân Sağlık Dojosudur; umuda açılan yelken buradadır nitekim Tarlakușu ve arkadaşları için dönüm noktasının merkezi olmuştur.
Bugün en gelişmiş ülkeler arasında yerini alan Japonya, 1945 sonrasını kolay atlatamamıș, yetişen yazarlarıyla, politikacılarıyla ve bugünün Tarih dersleri ile daima bu yıkımı, vahşeti ülke gençlerine aktarmıșlardır. Öyle ki o günden bu yana Japonya küllerinden doğup yürüyen bir Teknoloji haline gelmiştir. Tarlakușu ilerleyen mektuplarda oda arkadaşları ile savaş hakkında konuşur. Kitap için önemli bir yer tutan bu kısımda Eçigo Aslanı lakaplı adam Amerika'nın özgür bir ülke olduğunu belirtip şöyle haykırmak ister: "İmparator çok yaşa!". Bu sözlerden sonra kendisine pek de sıcak duygular beslenilmeyen Bayat Ekmek ağlar. Ve Tarlakușu bu andan etkilenmiș olacak ki ona karşın olumsuz düşünceleri kalmamıştır artık. Bir film sahnesine yaraşır bu konuşmalar, Japonya'nın evlatlarına, vatanseverlerine sesleniș gibi gözüküyor.
İlk bakışta fantastik izlenimi veren "Pandora'nın Kutusu" ismi esere hiç de yabancı değildir. Yunan mitolojisinde gerçekleșmiș olayı bilirsiniz: O ünlü kutu açılır, gökyüzüne doğru kötülükler saçılır ancak bir kırıntı kalır orada, küçücük: Umut. Tarlakușu, buhran dolu bir genç olarak hastaneye yatırılsa da sonradan bu umudu adeta sırtında tașıyacaktır. Sağlık Dojosu onun yaşama bakışının değişeceği ve en basit anlamda iyileşeceği yer olacaktır. Gittikçe yeşeren bu umut yazarın - Tarlakușunun- şu sözlerinde saklıdır: "Yangın kalıntılarının bir köşesindeki ufacık yeşil otlar üzerinde güzel şiirler okuyan ozanlar yok mudur?"
Bir gemi yolculuğuna çıkmıştı Dojo sakinleri... Arınma günü yakındır onlara; Tarlakușu, annesi ve Ma-bo'nun yürüyüşü aslında oldukça parlak bir geleceğin mesajıdır bizlere. Yazar, o sonbahar gününde ışıl ışıl parlayan güneşi biraz olsun hissettirmiștir. Ölümle burun buruna bir hayat geçirdiği bilinir Dazai'nin. Pandora'nın Kutusu, Dojo hastanesi'nin en önemli ilkesine sırt çevirmeyerek bu karamsarlığı, yazarın intihar girişimlerini okuyucuya unutturur. "Insanlığımı yitirirken" den zerre esintiler vermez. Öyle ki Tarlakușu şu sözleri ile bitirir mektubunu:
"Bu yol nereye gider? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir: Hiç bilmiyorum, ama güneşe doğru büyüyorum." Elinizde eski bir fotoğraf olduğunu düşünün: Bir koltuğa oturmuș, sizlere sıcak bir gülümseyișle bakıyor Osamu Dazai....