Selamlar....
Gerek kitabı gerek müzikali gerekse yakın zamanda geçirmiş olduğu yangın nedeniyle herkesin bir parça da olsa ismini duyduğu klasik bir eserden merhabalar...
Her ne kadar klasik bir eser olsa da benim pek sevdiğim de söylenemez doğrusu. Sevmememdeki asıl neden…devamıSelamlar....
Gerek kitabı gerek müzikali gerekse yakın zamanda geçirmiş olduğu yangın nedeniyle herkesin bir parça da olsa ismini duyduğu klasik bir eserden merhabalar...
Her ne kadar klasik bir eser olsa da benim pek sevdiğim de söylenemez doğrusu. Sevmememdeki asıl neden ise ne konu ne de eleştirileri. Sadece ama sadece akıcılık problemi bu kitabı sevmememin tek nedeni oldu...
Kitapta çirkin kambur sağır ve korkutucu bir görünüşe sahip ama yüreği güzel duygusal çocuğumuz katedralin zangocu Quasimodo, onu yetiştiren katedralin başrahibi kendi dünyasında takılırken birden güzel kızımızı görünce yoldan çıkıp sapıtan Frollo, ve her ne kadar güzelliği ile dillere destan olsa da kaderi her zaman kötüye giden aptal kızımız Esmeralda var. Elbet üç beş daha önemli karakter de mevcut hatta adı geçen ama hikayede ne işi var dediğimiz karakterler de. Asıl olay bunlar arasında geçiyor...
Hikayesi konusu ve cidden eleştirileri çok iyi olmasına rağmen gereksiz uzatılan betimlemeler ve bu betimlemelerin hikaye aralarına sıkıştırılmadan sayfalarca anlatılması beni yordu. Bu denli fazla aktarım hikayeye odaklanmaya karakterleri tanımaya engel oldu. Açıkçası bu derece güzel bir hikaye böyle bir karmaşada bırakılıp aşağı çekilemezdi...
Kitabın başında normal şekilde başlayıp ilerleyen sayfalarda Paris i sokak sokak kapı kapı anlatması yordu beni. Öyle ki ilk 250 sayfa da ana karakterler kimdir nedir anlayamadım bile. Sonlara doğru yerine otursa da baştan böyle motivasyonumu düşürmesi açıkçası okuma zevkimi kaybettirdi....
Dönem eleştirileri özellikle adalet sistemi ve diğer okuduğum kitabında da olduğu üzere idam cezalarının bir çırpıda çıkması o dönemin Fransız adalet sisteminin ne denli bir çöplük olduğunu gösterdi okurlara. Her karakter üzerinden toplumun tabakalarını eleştiren Hugo güzellik çirkinlik algımıza da farklı bakışlar sundu...
Güzelliğin yüzlerde değil yüreklerde olması ve orada aranması gerekliliği bizlere sunuldu. Bir yudum su ile gözleri yaşlara boğan esmeralda ve onun için her daim iyilik düşünen Quasimodo. Öyle iyi yürekliydi ki kız yüzüne bakarken dahi yüzünü gizlerdi korkmasın diye. Canı pahasına da olsa onu korumak belki de sevgisi için yapabileceği en duru şeydi. Ama kim sevebilir ki yüzüne dahi bakamayacağı insanı...
Yazarın konuyu bırakıp abarttığı betimlemeler Paris i baştan yaratmaya neden olmuş. Hatta o dönem yıkılma tehlikesine dahi giren katedtali restorasyona alınmasına etki sunmuş bu eser. Mimarinin günümüzün kitapları gibi değerli olduğunu ve yapıların insanlara geçmişi fısıldadığını söylemiş yazar bu beni yoran hikayeden uzak kısımlarında...
Pek beğenmedim deyip yazdıklarıma da bakınca aslında beğenmişim de diyorum. Ama yine de o kısımları gerçekten yorucu ve zevk kırıcıydı benim açımdan. Hikayeleri geri plana atmadan bunu yapabilseydi yazar, on numara diyecektim ama yine de kulp buldum...
Okuyacak olanlara sabırlar dilerim eğer sıkılmadan o betimleme çöllerini aşarlarsa kıyıda köşede kalmış Quasimodo'nun saf sevgisini Esmeralda'nın kadersizliğini okuyabilirler...
Herkese bol okumalı günler dilerim. Kitaplarla kalın