🕳️ Dünya üzerinde sağır, dilsiz, kör, sakat piç yoktur. Çünkü piç olmak için sağlıklı gözlere sahip olup görmemek, sağlıklı kulaklara sahip olup duymamak, sağlıklı bir bedene sahip olup yaşamamak gerekir. Sadece mükemmel insan adayları piçe dönüşebilir. Çünkü çok mutsuz sonların…devamı🕳️
Dünya üzerinde sağır, dilsiz, kör, sakat piç yoktur. Çünkü piç olmak için sağlıklı gözlere sahip olup görmemek, sağlıklı kulaklara sahip olup duymamak, sağlıklı bir bedene sahip olup yaşamamak gerekir. Sadece mükemmel insan adayları piçe dönüşebilir. Çünkü çok mutsuz sonların birinci şartı çok mutlu başlangıçlardır.
Daha önce hiç yer altı edebiyatı okumadığım için ne ile karşılaşacağımı hiç bilmeden başladım bu kitaba.
Bu kadarını beklemiyordum.
Hiç bir olayı, ters köşesi olmayan bir kitabın beni bu kadar sürüklemesini beklemiyordum.
Uzak durmak için elimden geleni yapabileceğim karakterleri bu kadar benimseyebileceğimi, anlayabileceğimi beklemiyordum.
Sonuyla ilgili bir çok alternatif vardı aklımda.Hatta itiraf etmek gerekirse daha çok yarım kalmış gibi hissettiğim ama gerçekliğini kabullendiğim bir son bekledim. Ama maalesef kitabın tamamında olduğu gibi sonunda da acı gerçekler yüzüme çarptı. Sonu zaten yıkılmak üzere olan binayı yerle bir eden artçı gibiydi benim için .
O kadar doğru bir zamanda okudum ki bu kitabı. Daha önce başlamış ve okuyamamıştım. İyi ki zorlamamışım. Bu kitabın doğru zamanını iyi ki beklemişim.
🕳️
Konuşmadılar. Tanıdıkları insanlara yeterince borçları vardı. Bir de hayata borçlanmak istemediler. Onun için aldıkları her nefesi geri verdiler.
🕳️
“Bazen dünyanın bir kasa olduğunu düşünüyorum. Tanrı’nın parasını sakladığı bir kasa. Para biriminin insan olduğu bir evrendeki küçük bir kasa. Tanrı’nın paraya ihtiyacı olduğu zaman büyük savaşlar, felaketler, ölümler oluyor. Ölenler harcanıyor. Kalanlarsa faiz yaratmak için ürüyor.”
“Eğer öyle olsaydı biz, nereden geldiği belli olmayan sahte paralar olurduk. Hiçbir yerde geçmeyen sahte insanlar.”
🕳️
İnsanların karar verip uygulama düzeneklerinin lokomotifi iradeleridir. İrade, kavramlar listesinde dirençten tercihe kadar olan bölümü içerir. Bütün insanlar eşit sayıda iradeye sahip olarak doğar ve iradelerini tüketemeden ölürler. Adına dünya denilen tatil köyüne adım attığı anda insanın eline tutuşturulmuş sunî bir para birimine benzer. Her davranış ve düşünce bir miktar iradenin harcanmasını gerektirir. İnsanlar, kendilerini ve hayatın kurallarını anladıkça iradelerini harcama konusunda farklılık gösterir. Bazıları işlerine, bazıları aşklarına, bazıları hobilerine, bazıları ailelerine harcar.
🕳️
İnsanların çırpınırcasına savundukları gibi, doğallık, yemeği elle yemek, sahte mimiklerden kaçınmak, dürüst olmak, sosyal maskeler takmamak değildir. Doğallığın bütün bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Mağaralarda ya da saraylarda yaşamıyoruz. Her çağın kendine ait doğallığı vardır. Bu çağın doğallığı da insanın üzerinde bir karakter taşımamasıdır. Doğal olmak isteyen insan çağın gereklerine boyun eğecek ve karakterini her sabah yenileyecektir. Geçmişten gelen doğallık bugün işe yaramaz. Maymunlar gibi davranmanın ve adını da doğallık koymanın salaklıktan başka bir şey olmadığını herkesin anlaması lazım. Bu çağda gerçek doğallık, yapay olduğu için aşağılanan insanî davranışların tümüdür. Nefret etmesine rağmen patronunun yüzüne gülen insan doğaldır. Lokantada, yan masadaki kadının çantasının markasından yola çıkarak onu yargılayan kadın doğaldır. Moda olduğu için zevk almadıkları müzikleri dinleyen çocuklar doğaldır. Çünkü bütün bunlar 2002 yılının doğasında vardır.
⚠️Karakterler hakkında konuşacağım. Üstü kapalı konuşacağım, büyük ihtimalle spoiler olmaz ama ne olur ne olmaz.
Sanırım en benimsediğim ve üzüldüğüm karakter Afgan oldu. Kendini, kariyerini ve çok sevdiği annesini aşık olduğu kadın sırf onu o şekilde kabullenemeyeceği için elinin tersiyle iterken elinde hiçbir şey kalmadı.
Ve yine yolun sonu en kötü olan da oydu.
Hiç sevmediğim karakter olmasada en az sevdiğim karakter ise Hakan sanırım. Özellikle Nilayla ilgili fantezileri bana biraz ağır geldi. Ne olursa olsun Cenkin sevgilisi hakkında böyle şeyler düşünebilmesi iğrençti. Gerçi Cenk bile benim kadar takmadı kafaya ya neyse.
Onun sonuna gelecek olursak açıkçası hem çok şaşırdım hem şaşırmadım. Çünkü eğer birinin ailesiyle ilgili bir gelişme olacaksa bu Hakanın ailesiyle ilgili olmalıydı. Ama bunu da beklemiyordum doğrusu.
Kafamı en karıştıran karakter ise Barboros. Her karakterin heba olan yeteneğini okurken Barboros ister istemez "ya bu adamın olayı ne?" dedirtti. Açıkçası Birleşmiş milletler başkanlığını bu kadar ciddiye aldığını hiçbir zaman kabullenemedim. Ama ilerledikçe kabullenmek zorunda kaldım.
Onun sonuysa Afgandan sonra en üzüldüğüm son olabilir.
Ve Cenk.. Onu nedense en genç, sarışın(belki kıvırcık) , orta boylu ve sürekli sırıtan, umursamaz bir zengin çocuğu olarak hayal ettim. En üzüldüğüm olmasa da en şaşırdığım ve işin o noktaya nasıl vardığını en merak ettiğim son ise onun ki oldu.