Selamlar...
Kitap okuyamayınca filmden devam edelim...
Bunu da mı izlemedin demeyin gerçekten izlememiştim. Ve bu harika filmi bunca zaman izlemediğim için, içim de buruk açıkçası...
Filmin başlangıcında içerisinde bu denli duygusal bir nebze de fantastik öğeler bulacağımı hiç beklemiyordum. Aklıma…devamıSelamlar...
Kitap okuyamayınca filmden devam edelim...
Bunu da mı izlemedin demeyin gerçekten izlememiştim. Ve bu harika filmi bunca zaman izlemediğim için, içim de buruk açıkçası...
Filmin başlangıcında içerisinde bu denli duygusal bir nebze de fantastik öğeler bulacağımı hiç beklemiyordum. Aklıma gelen şey, infaz öncesi mahkum ile görevlinin dostluğu çerçevesinde bir hikaye sunacak diye düşünmüştüm. Ama böyle kusursuz bir hikaye elbette aklıma gelmezdi...
İdam cezası alanların son durağı olan Yeşil yol bir istasyon görevi görmekte ve infazına kadar geçen sürede burda o talihsiz kader beklenmektedir. İnsan hemen burda idam daha doğrusu ölüm cezası adalet açısından olmalı mı olmamalı mı diye soruyor kendine. Yıllardır idama karşı olan tavrım bu filmle de pekişti yeniden. Her ne kadar suçlu olursa olsun bu bir çözüm olmaktan öte olmalı. Olur da bir gün idam yeniden kanun haline gelirse dar ağacına gidenlerin çoğu masumlar olacaktır...
Bu noktada V. Hugo'nun " Bir İdam Mahkumunun Son Günü" kitabı da bana çok şey öğretmişti...
Genelde bu tür fantastik olaylarda merak ederim "nasıl yapıyor" "bu güç nereden geliyor" diye ama bu kez sormadım. Çünkü iri cüsseli ama muhteşem yürekli John Coffey bunu yapabilecek bir insandı gözümde. O devasa gövdesi içinde çarpan kalp dünyanın kötülüklerini gören, bunları gördükçe de mutlu olamayan bir kalpti ne yazık ki. Her anı yorgun ve her anı tedirgin bir beden...
Öyle oluyor ne yazık ki, eğer gözlerin açılıp da gerçek kötülükleri görmeye başladığın zaman bu dünya senin için cehennem oluveriyor. Her gün birilerinin yaptıkları ile acı çekmektense bir kere ölmek daha makul geliyor...
Diğer yandan Paul ve arkadaşlarının dostluğu da beni mutlu etti izlerken. Birbirlerine destek olmak ve bağlılık. Ama her filmin illa bir de kötüsü vardır. Burda yansıtılan kötü karakterler her ikisi de iticilikte sınır tanımayan insanlardı. Aşırı uç karakterler çizilerek algımızda direk kötü kavramını oluşturmak için yerleştirilmişlerdi...
Sonu her ne kadar duygusal olsa da her anında acı çeken bir insanın kurtuluşu olmalıydı. Haksızdı evet işlemediği bir suç için bu son ile karşılaşması. Ama hani Sokrates'e atfedilen bir laf vardır ya "karısı ona 'seni haksız yere öldürecekler' dediğinde 'ya haklı yere idam etselerdi daha mı iyiydi' " demesi gibi karşılıyorum ben de bu olayı...
Öyle işte kısaca anlatılmaz bu film. Herkesin bu duyguyu tatması gerek diye düşünüyorum. Yalnızca döneminin değil her döneme hitap edecek nitelikte kaliteli bir yapım doğrusu...
Duygu yüklü biraz da gözü yaşlı seyirler dilerim...