Kesinlikle sıradan bir film değil. Kendimi bildim bileli, İkinci Dünya Savaşı içerikli filmler, belgeseller, kitaplar hep ilgilimi çekmiştir. Nasıl oldu bilmiyorum ama YouTube’da boş boş takılırken bu filmin fragmanı çıkmıştı karşıma. Fragmanı izledikten sonra içimde büyük merak duygusu oluştu. Bunun…devamıKesinlikle sıradan bir film değil. Kendimi bildim bileli, İkinci Dünya Savaşı içerikli filmler, belgeseller, kitaplar hep ilgilimi çekmiştir. Nasıl oldu bilmiyorum ama YouTube’da boş boş takılırken bu filmin fragmanı çıkmıştı karşıma. Fragmanı izledikten sonra içimde büyük merak duygusu oluştu. Bunun sebebi filmin tam olarak savaş konusunu içeriyor olmamasıydı. Filmin tanıtımında yazdığı gibi ‘güç’ kavramının alt rütbedeki bir insanın eline geçtiği zaman, o güç ile neler yapabileceği, otoriteyi kendi istediği gibi sağlayıp sağlayamaması anlatılıyor. Şans kahramanımızın yüzüne gülüyor ve kahramanımız birden üst rütbeli bir asker oluyor. Yani kısacası başkasının yerini alıyor ve kendisini insanlara yerini aldığı kişinin adıyla tanıtıyor. Günümüzde çekilen siyah-beyaz filmler her zaman ilgimi çekmiştir. Çünkü bu tarz çekilen filmlerin ışık kullanımı normal filmlerde kullanılan ışık kullanımından daha farklı oluyor. Bu durum da filmin çekimlerini, insanlar ne kadar ‘direkt siyah-beyaz çekmişler işte’ dese de aslında öyle olmadığından, tam tersine daha zor olduğundan bizi filmin içine sokmak konusunda biraz önyargılı olmamıza neden oluyor. Sinemada ışık kullanımına dikkat edenler veya sinema filmlerinde renk kavramına önem verenler için biraz daha zorlayıcı oluyor. Mutluluk içeren bir sahneyi soğuk renklerle çekmek çok tercih edilmez. Daha sıcak renklerle filmin psikolojisi insanlara aktarılır. Ya da sinemacılar tarafından benimsenen altın kurallara uygun açılarla, içerik filmin psikolojisi doğrultusunda seyirciye sunulur. Ama farklı açılar, sınırları yok sayarak film çekenler de var tabii. Bu kişiler genelde Karşı Sinema Akımı’na bağlı ve bu akıma ilgi duyanlar oluyor. Durum böyleyken ben bu filmin içinde kendimi hissettim. Gerilim sahneleri, eğlence sahneleri, hiyerarşik bütünlük olarak gösterilen sahnelerin bize aktarımı oldukça başarılı. Ayrıca filmin merak unsurunu da filmin başından sonuna kadar başarılı bir sinematografi ile bizi filmin içinde tutarak sunuluyor. Açık söylemek gerekirse bu tarz filmler herkesin ilgisini çekmiyor. Bunun nedeninin ise, bize küçüklüğümüzden beri dayatılan giriş-gelişme-sonuç filmlerinin hep birbirine benzer filmler olduğu için ortaya çıkan bir durum olduğunu düşünüyorum. Sinema diline uygun, diyalektiği başarılı, alt metni sağlam ve oldukça güzel bir film. Bir an kendimi kahramanımız yerine koydum. Başta ben kesinlikle böyle davranmazdım gibi bir düşünceye kapıldım. Sonrasında ise savaş psikolojisinin ve bu psikolojinin Nazizm ile şekillenmesi sebebiyle fikrim değişti. Belki ben de aynı şeyleri yapardım. Hiç bilmiyorum. Biraz da Nazi Almanya’sını araştırınca, düşünceleriniz farklı olarak şekilleniyor. Bu film de bize bu düşüncelerin doğruluğunu sorgulatıyor. Bu çok hoşuma gitti. Sanırım bu filme yorum yapan ilk kişiyim. Umarım içi boş ve zamanınızı kaybettiğiniz bir değerlendirme olarak saymazsınız. Son olarak, savaşta haklı yoktur klişesine girmeden şunu söylemek isterim: Savaş, bir toplumun gerçek yüzünü gösteren en büyük eylemlerden biridir. Tabii bu benim kendi şahsi fikrim...