Evet artık itiraf etmenin zamanı geldi. En sevdiğim yönetmenin Tarantino olduğunu söylemek isterim. Bunun sebebi Tarantino’nun filmlerinde kullanılan şiddet kavramının, silahlar, mermiler, tüfekler, kanlar, kemikler İle kullanması olduğunu söylemek isterim. Bu biraz mantıklı bir sebep gibi görünmese de Tarantino’nun hikaye…devamıEvet artık itiraf etmenin zamanı geldi. En sevdiğim yönetmenin Tarantino olduğunu söylemek isterim. Bunun sebebi Tarantino’nun filmlerinde kullanılan şiddet kavramının, silahlar, mermiler, tüfekler, kanlar, kemikler İle kullanması olduğunu söylemek isterim. Bu biraz mantıklı bir sebep gibi görünmese de Tarantino’nun hikaye işleyiş, anlatım şekli ve merak unsurunun yanısıra ‘Climax’ yani ‘Doruk Nokta’ kavramlarının bize harika bir şekilde aktarılması sonucu, izlediğim filmin bende uyandırdığı fikirler ve yavaş yavaş bizi filmin patlama noktasına kadar sürükleyici olan anlatımın harika olması sebebiyle içimdeki ‘Sinema ve Şiddet’ ögelerinin üs düzey olması sayesinde giderek bu ögeleri görmek ve meraklanmanın verdiği tatminlikle kendimi mantıklı bir açıklamaya inandırmam olarak açıklayabilirim. Çok uzun bir cümle oldu yahu...
Spoiler olabilir(!)
Filme gelince, film II.Dünya Savaşı’nda gerçek hayatta başarılı olamayan eylemlerin sinema ve kameranın gözüyle bu eylemlerin oluşturduğu gerçek olmayan bir hikayeyi anlatıyor. Henüz ilk sahneden fazlasıyla şiddet içeren bir film izleyeceğimizi sakin sakin anlayabiliyoruz. Tarantino bunu sakin sakin yapmayı çok sever. Sonucunda da silahlar patlar, kanlar fışkırır. Filmin sinematografik incelemesini yapmam 3 haftamı almıştı. Bu yüzden sinematografisinin açıklamasını yapmak bambaşka bir dünyaya girmek demek. Kafa karışıklığına girmeye gerek yok. Tarantino bu filmiyle anlatmak istediği, ya da gerçekleştirmek istenen şeylerin mümkün olabileceğini göstermeye çalışmasını beyaz perdemizden ve beyaz perdesinden* anlatıyor. Aslında mümkün olabileceği demek hala imkanı olmak anlamına geliyor fakat mümkün ‘olabilirdi’ ifadesini kullanmak daha mantıklı olur. Filmde kullanılan çekim teknikleri fevkalade. Yönetmenin hikaye anlatım şekliyle bizi filmin içinde -filmin çok uzun olmasına rağmen- tutabilmesi harikalar harikası. Ayrıca filmin ışık kullanımı hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Kullanılan mekanların bize aktarılmak istenen mesaja bağlı olarak ışık kullanımının doğruluğu ile dizayn edilmesi gayet başarılı. Ben olsam ışığı şöyle kullanırdım dediğim bir sahne hatırlamıyorum. Her sahnesi tek tek incelendiğinde karakter psikolojilerinin, oyunculukların mükemmelliğiyle bize daha çok replik kullanmak yerine, çerçevelemenin ifade yeteneği ile birleşmesi bağlamında seyirciye iyi bir şekilde yansıtılabileceğini görebiliyoruz. Filmin içinde bol bol gerilim sahneleri var. Fakat bir sahne var ki ilk başta anlam veremediğim fakat sonradan anladığım ve açıklamasının da bu sırada yapıldığı bar sahnesi. Alman komutanın içecek siparişi yaptığı sahnede ajan olan iskoç askerimizin parmaklarıyla 3 tane iskoç viskisi istemesi (işaret,orta,yüzük parmaklarıyla) ve Alman komutanımızın 3 saniyelik görüntüsünün dikkatle donakalması... Alman’ların parmak sayımı baş parmakla başlar. Bu küçücük detayla Alman komutanımız ajanlarımızı ifşa eder ve sonrasında yaşanan oldukça zevk veren aksiyon sahnesi... Böyle küçük detayların bu kadar harika kullanılmasına hayran kalıyorum. Hikayeyi daha da cezbedici bir yapıya dönüştürüyor adeta. Son olarak değinmek istediğim konu ise tabii ki oyunculuklar. Christopher Waltz, kendisini tanıdığım ilk filmdi. Muazzam bir oyunculuk. Mimikler, jestler o kadar başarılı ki! Karakterin girdiği duygu durumlarını sanki biz yaşıyormuşuz gibi hissediyoruz ve karakter bizi bol bol geriyor. Sanırım oyunculuk sanatında gidebilecek en uç nokta. Tabii Brad Pitt’in de çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Hiddet filminde izlediğim karakteri ve bu filmde izlediğim karakteri canlandırdığı en sevdiğim iki karakterdir. Zaten Soysuzlar Çetesi filminde oynadığı karakterle en iyi yardımcı oyuncu oscarını kazanmıştı. Keza, Christopher Waltz’in de Cannes’da ve birçok yarışmada en iyi erkek oyuncu ödülünü aldığını belirtmek gerek. Filmi öve öve bitiremedim yahu. Tüm bu anlattıklarımın, Tarantino’nun başarısı ile tabii ki bize kendisinin sinema tarihinin en iyi yönetmenlerinden biri olduğunu gösteriyor. Ki benim favorimdir. Son filmi çok ilgimi çekmese de genel olarak izlediğim filmlerinin verdiği şiddet içerikli tatmin edici duygular beni hala heyecanlandırır. Demem o ki bu filmi izlemek isterseniz, midenizin ve ruh sağlığınızın uygun zaman izlemeniz. (Psikopat değilim. Sinemada gerçekçilik sebebiyle tatmin olduğumu vurgulamak isterim.)