Ben buna yorum yazdım sanmıştım, yazmayı unutmuşum hahahaha. Annem bahsediyordu, yayınlandığı dönem hep izlermiş (2000-2003) ki bu da benim doğduğum döneme denk geliyor...... O bahsettikçe izlemek istedim ben de. TRT dizisi olduğu için de ulaşmak kolay TRT izle'den (artık Tabii…devamıBen buna yorum yazdım sanmıştım, yazmayı unutmuşum hahahaha.
Annem bahsediyordu, yayınlandığı dönem hep izlermiş (2000-2003) ki bu da benim doğduğum döneme denk geliyor......
O bahsettikçe izlemek istedim ben de. TRT dizisi olduğu için de ulaşmak kolay TRT izle'den (artık Tabii var.). Veee iyi ki de izlemişim.
Dizide 4 kız 3 erkek öğrenci bir şekilde aynı evde alt-üst kat olarak yaşamak zorunda kalıyorlar. Erkekler köyden geliyorlar, kızlar ise şehirde yetişmişler yani basitçe iki grup birbirlerine zıtlar. İlk başta birbirlerinden nefret ederken zamanla zıtlıklara rağmen birbirlerine alışmalarını, anlaşmalarını ve aile oluşlarını izliyoruz. Dizide bu aile olma hissi çok güzel ve buna vurgu fazlaca var. Bu da insana sımsıcak hissettiriyor. Bir de eski bir dizi olmasınsan olsa gerek cumartesi sabahı hissi var ve özlenen bir his, bu yüzden çok güzel. Zaten dizinin en güzel tarafı bu.
Herkesin ama özellikle kızların çok belirgin, karakteristik özellikleri var. Zaten o dönemde birçok dizide, filmde, hatta müzik gruplarında bile bu var. Biraz da pazarlama stratejisi olarak yapılıyormuş. -ama konumuz bu değil, neyse-. Mesela kızlardan Rüya romantik, hayalperest, duygusal, edebiyatsever birisi. Armağan ciddi, mantıklı, hırslı ve kariyer takıntılı biriyken Cansu alaycı ve sinir bozucu derecede şakacı, nispeten umursamaz birisi. Ayten ise güzelliğine, alışverişe düşkün, çapkın denecek bir tip. Bu tiplemeler diziyi daha eğlenceli hale getirmiş bence. Bir de bazen Armağan'ı kendime o kadar benzettim ki kendimi, kendimi izlerken buldum sanki. Mantık, kariyer takıntısı falan değil ama bazı durumlardaki ciddiyeti ve tavırları bana o kadar benziyordu ki bu yüzden beni çok etkileyen sahneler ve replikler oldu. Özellikle -belki bilen vardır diye söylüyorum- 40.bölümdeki "Anne olmak kadın olmaktan daha kolay, değil mi?" repliğinin olduğu Armağan ve Sarp arasındaki o diyalog uzun süre aklımdan çıkmadı.
Dizide tabi ki çok klişe olaylar da var. Bir de bazı olaylar zar zor o kadar uzatılmış ki anlatamam. Yani spoiler vermek istemiyorum ama karşılıklı bir ilan-ı aşk durumu var ve bir durum bu kadar sündürülemez. Bilmem kaç bölüm boyunca sürekli söyleyecek gibi olup söyleyememeler, herkesin bilmesine rağmen hala bir şey yok gibi davranmalar işi çok sıkıcı hale getirmiş. Bu bir örnekti ama dizide ara sıra böyle şeyler var.
Dizinin genel bir basitliği de var biraz sitcom havasında zaten. Buna rağmen bazı sahneler ve replikler hiç beklemediğim yerden, hiç beklemediğim şekilde çok etkiliyordu. Bayağı başarılı. Bir de dediğim gibi en güzel yanı o sıcak, aile ve yuva hissi. Zaten bu yüzden beğenilen bir dizi olmuş bence. 2000'lerin popüler kültürüne dair detaylar görmek de güzel oluyordu bence. Bir de bölümler şimdiki gibi 2 saat değil 40 dakika olduğu için izlemesi de katbekat kolay tabi ki.
Ama şimdi dizinin en kötü yanını söylüyorum: Dizinin doğru düzgün bir final bölümü yok. Normalde finallerde büyük bir şey olur, bir değişim yaşanır, ne bileyim birileri evlenir, gelecek gösterilir, geçmiş gösterilip duygusal anlar yaşanır, hadi hiçbir şey olmasa oyuncular kameraya doğru el sallayıp seyircilerle vedalaşırlar. Ama bu dizininkinde resmen hiçbir şey ama hiçbir şey yok. Normal, sezon içinde herhangi bir bölüm gibi. Neden böyle yapmışlar bilmiyorum ama büyük bir eksiklik.
Bir de dizi 3 sezon toplam 92 bölüm. Raf'ta yanlış yazıyor, kaç kere bildirdim ama düzelteceklerini sanmıyorum. İzleyeceklere iyi seyirler.