Spoiler içeriyor
Çok değerli bir arkadaşım olan Hafsa'nın önerisi üzerine koşarak gidip izledim bu filmi. (っ'-')╮=͟͟͞͞💌 (Film için teşekkür ederimmm) Filme dair hiçbir fikrim yoktu. Uygulamadan filmi araştırmadım bile. Bu sebeple en büyük şoku David Tennant ile yaşadım.. Uzun zamandır onu ekran…devamıÇok değerli bir arkadaşım olan Hafsa'nın önerisi üzerine koşarak gidip izledim bu filmi.
(っ'-')╮=͟͟͞͞💌
(Film için teşekkür ederimmm)
Filme dair hiçbir fikrim yoktu. Uygulamadan filmi araştırmadım bile. Bu sebeple en büyük şoku David Tennant ile yaşadım.. Uzun zamandır onu ekran başında görmüyormuşum ve resmen özlemişim..
(Film bitti ama sesi hâlâ kulaklarımda yankılanıyor jdlahdoahd)
Yaşadığım bir diğer büyük şok ise filmin psikoloji üzerine olmasıydı.
Demek istediğim izlediğim bütün filmlerde bir şekilde işin psikolojik tarafını görürüm. Çünkü insanın olduğu yerde psikoloji de vardır. Ama bu film..
İskoç Psikiyatrist Ronald David Laing'i anlatıyor.
İzlerken o kadar çok heyecanlandım ki..
(Sürekli olarak o evde bulunduğumu hayâl ettim. Nasıl bir his olduğunu tecrübe etmeyi çok istediğimi kabul ediyorum.)
Öncesinde Laing hakkında detaylı bir bilgiye sahip değildim. Film biter bitmez bir iki kaynak karıştırdım ama, Martı'nın da dediği gibi, kendisi hakkında istediğim gibi bi bilgiye ulaşamadım.
Filmde üzerine basa basa durdukları bir örneğe ulaştım ve bunu sizinle paylaşarak filmi özetlemeyi planlıyorum.
Laing'in savunduğu düşünceyi son derece güzel bir şekilde özetliyor çünkü bu örnek:
❝Kendi karnında atom bombası olduğunu söyleyen bir kadın düşünelim. Böyle söylediği için şizofren olarak teşhis edilir.
Bu genç kadın hastanın hastalığına yaklaşırken Laing başka bir şeyi sorguluyor.
Günümüz dünyasında atom bombasını üreten ve kullanma durumunda olan kişilerin ne kadar sağlıklı olduğu..
Ve hastanın böyle dış çevre olumsuzluklarını kendince içselleştirmesini normal buluyor.❞
David Laing, hastaların hasta olma durumunu kabul ediyor. Sadece beynin çalışmasını engelleyen yatıştırıcı ilaçlara ve hastaya zarar veren elektrik tedavisi gibi yöntemlere karşı çıkıyor.
Filmde Psikiyatrist Laing'in ilaç ve elektrik "tedavisi" uygulamadan iletişime geçmeyi başardığı hastalar oldu. Onların iyileşme anlarına şahit olmak son derece keyifliydi.
☘︎
(Bazen konudan konuya atlıyorum, gene o anlardan birindeyiz.)
Bu bahsettiklerim aklıma Rosenhan deneyini getirdi.
Rosenhan deneyi akıl sağlığı yerinde olmayan hastalara konulan tanıların ne kadar doğru olduğunu anlamaya yönelik, "psikiyatrik tanı" üzerine kurulu bir deney.
(Aslında bu deneyle ilgili en çarpıcı bulduğum kısım sonu. O sebeple orayı ekleyeceğim yazıma.)
Deney sona erdikten sonra bir tane klinik Rosenhan'a ulaşıyor ve kendisine 'hasta olan bireyler' ve 'sağlıklı olan bireyler' göndermesini talep ediyor. Bu klinik kimin sağlıklı olup olmadığını doğru bir şekilde teşhis edebileceğini iddia ediyor.
Gönderilen 193 kişi içerisinden 41'ine hasta olabilir teşhisi koyuluyor başta. Ardından 19'u kliniğe kabul ediliyor.
Ve Rosenhan durur mu? Yapıştırıyor cevabı: "Kliniğe hiç hasta göndermedim."
Tüm bunlar "Sosyal Psikoloji" dersinde yaptığımız tartışmaları getirdi aklıma. Artık işin içinden çıkamaz hâle geldim.
Normal nedir? Neye göre normal? Neye göre anormal? ...
Kafam çok karışık sevgili dostlar.
Sizce de garip değil mi ama??
Bir davranışın normal olup olmadığını kim belirliyor, neye göre belirliyor??
Normalin tanımı ne??
Laing'in yaptığı gibi yapamaz mıyız? Bu bireylerin hastalığını kabul etsek ama hâlâ birer insan olduklarını unutmasak?
Normalin dışında mı davranmış oluruz yani?
(Kaldı ki Rosenhan teşhislere de inanmıyor..)
Neyse..
Filmdeki en sevdiğim repliği paylaşmak istiyorum sizinle:
"Hayat cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır ve ölüm oranı yüzde yüzdür."
¯\_(ツ)_/¯