1. Bölüm: Soru Soran Adam SOKRATES VE PLATON 19.11.2022 (Bu ne diyenler profilimdeki sabitlenmiş gönderiye bakabilir)
karvin10 ay önce Sokrates’i neden bu kadar seviyormuşum anlamadım. Kitabı tekrar okuyunca, bazı konularda kendisine katılmadığım halde yorumumda belirtmeyip, “gurur”…devamı10 ay önce Sokrates’i neden bu kadar seviyormuşum anlamadım. Kitabı tekrar okuyunca, bazı konularda kendisine katılmadığım halde yorumumda belirtmeyip, “gurur” gibi saçma bir konuyu vurgulamış olmama şaşırdım açıkçası. Bir kere aşırı gıcık bir insan olduğunda hemfikiriz. İnsanların bilgisiz olduklarını yüzlerine vuruyor olmasını sevdim. Ki bence Sokrates olmasa bile her birimiz fazlasıyla bilgisiz olduğumuzun ayarında olmalıyız. Celal Şengör bile “Cehaletim altında eziliyorum” diyorsa, kendimizi sorgulayalım bi zahmet. Neyse, şimdi insan düşmanlığı yapmayıp, filozofumuza dönelim.
Bir insan neden yazmaya karşı olur ki? Şu zamana kadar ne öğrendiysek, geçmişteki insanların bilgilerini kaleme almış olmaları sayesinde öğrendik. Yazı insanın en büyük icadıdır. Sokrates tarafından yazılan bir kitabı okumak isterdim şahsen. En azından kendi Tanrı anlayışına ışık tutardı. Bazı yazılara denk geldim ve yazılanlar doğruysa -ki kaynak sağlam- Sokrates’in tanrı anlayışını beğenmediğimi de söyleyebilirim.
Denk geldiğim yazıda Sokrates, “Gerçeğe düşünerek ve tartışarak varırız” diyor. “Tartışmanın temeli ne?” diye sorulduğunda ise “iyilik ve iyi insan” cevabını veriyor. Devamında doğal olarak “İyi insanı nasıl bileceğiz?” diye soruluyor, o da “İyi insan, tanrıya en çok benzeyendir” yanıtını veriyor… devamı yok ama sorarlar adama “Tanrının iyi olduğunu nereden biliyorsun?” diye. Sokrates gibi birinin, yani her şeyi sorgulamak gerekir düsturu ile hareket eden birinin, tanrı ile ilgili bu kadar kesin yargılara varması saçma. Sanırım şimdilik sevmediğim özellikleri bunlar. Gurur, bilimden daha önemli değildir bu arada, zamanında çok fazla anlam yüklemişim. Ayrıca Platon hakkında da bir şey yazmamışım, biriniz de uyarmamış…
Ne yazık ki hâlâ Platon’a ait -Sokrates’in Savunması dışında- bir kitap okumadım, ama okumayı gerçekten istiyorum. Sınava kadar belki en azından “Devlet” kitabını okurum. Sokrates’i, Platon’un kaleme aldığı kadarını biliyoruz ki ben de Nigel Werburton’a katılıyorum, bence de Sokrates’i anlatırken araya bir şiirsellik katmış; zaten duyduğuma göre büyük bir dehaymış, diyalogları falan bayağı etkileyiciymiş. Kitapta bir düşüncesi var, ilk okuduğumda gözümden kaçmış herhalde, değinmediğime göre: “Platon insanların oy vermesine izin vermenin yolculara geminin dümenine geçmeye izin vermeye benzediğini düşünüyordu.” 11 ay önce muhtemelen bunu ağır eleştirirdim ama şimdi kendisine katılıyorum. Son oylamada malumunuz, ülke adamı dindar olduğu için seçti; sonra da ülke gelişmiyor diye ah vah ediyorlar. Neyse, çok girmek istemiyorum yine bu konuya. Ara ara gelip ekleme yaparım buraya. İlk yorumum da kalsın, anısı var sonuçta.
1y
1 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (4)
marulzellMerhaba, ben de aranıza bugün itibariyle katılıyorum. İlk bölüm için yorumlarıma gelecek olursak, bazı alıntıladığım yerlerle birlikte söyleyeceğim birkaç şey…devamıMerhaba, ben de aranıza bugün itibariyle katılıyorum. İlk bölüm için yorumlarıma gelecek olursak, bazı alıntıladığım yerlerle birlikte söyleyeceğim birkaç şey var. Tabi biraz fazlaca yazmış olabilirim.
"Sokrates insanların gerçekte
anladığı şeyin sınırlarını açığa çıkarmayı ve
yaşamlarının temeli yaptıkları varsayımları
sorgulamayı seviyordu"
" Çoğu insan yaptıkları
çeşitli şeylerde iyiydi, marangoz marangozluk-
ta iyiydi, askerler savaşmayı biliyorlardı. Ama
hiçbiri hakiki anlamda bilge değildi. Ne hak-
kında konuştuklarını gerçekte bilmiyorlardı."
Şimdi Bilge olmak demek de zaten her şeyi bilmek her şeyi tamamıyla anlamak değil. Zaten dünya üzerinde her an her yerde olabilme gibi bir şansımız olmadığından tüm bilgilere de sahip olamayız. Önemli olan, öğrenmeye giden yolda mantıklı sorular sorarak ve inandığın şeylerin sınırlarını açığa çıkararak, anlamlı bir yolculuğa çıkmaktır. Kesin bilmek diye bir şey yoktur, hep seni ona götüren ya da ondan uzaklaştıran adımlar vardır. Bilgelik de bu adımları doğru ve istikrarlı şekilde atan kişiye denir diye anladım ben sokrates abiden.
Bir de mesela şey var,
"Değer verdiği bilgelik türü, argümana,
akıl yürütmeye ve sorular sormaya dayanır,
önemli biri doğru dedi diye bir şeye inanma-
ya değil." diye bir yer geçiyor. Açıkcası son kısımdaki "önemli biri " vasfını biraz daha ben açmak istedim. Aslında söylediği önemli kişinin kime göre önemli olduğu da çok mühim. Mesela toplum içinde iyi mevkide olan biridir. Yani onun bizzat bir iyiliğine önemine şahit olmamışsınızdır. Ama toplum içindeki yerinden (makamından) dolayı, önemli biri olduğunu var sayarsınız. Örneğin bu durumda kişinin bizzat bir durumuna şahit olmadığınızdan söylediği şeyler herkes kadar eşit değerlendirilmelidir.
Ama iş çokca yakından tanıdığımız ve haline hareketlerine bizzat defalarca şahit olduğumuz biri olduğunda durum değişir. O kişinin sizin üzerinizde "kredileri " arttığı için normal olarak onun sözlerini herkesle bir tutamazsınız. Yani bu insanlığın doğasında olan bir şey. Çünkü bir tarafda uzun bir süre birikmiş tecrübeler ve yaşanmışlıklarınız varken, hepsini bir kenara bırakmak o kadar yaşanılan zamana da haksızlık olur.
Yani anne babamızı düşünürsek eğer, herkesten daha çok onların sözlerine genellikle inanma eğilimi gösteririz. Tabi ki de sokratesin düşüncesi gibi herkesi eşit düşünerek söylediklerini yorumlamak mükemmel bir anlayışa ve hatta hayata bile neden olabilir. Ama bu sefer de insan her tutunduğu dalı bırakmak hissiyle elini attığında, gün sonunda hala aynı yerde kaldığını fark etmiş olur.
Velhasıl bir kişinin önemli olması onun sözlerini doğru yapmaz fakat o kişiyle ilgili birtakım yaşanmışlıklar varsa, diğer insanlara nazaran onda tuttuğumuz dal ile kendimizi daha ileriye taşımış oluruz. Yoksa hep sorgulama ve şüphe içinde sadece bir kaosu beslemiş oluruz. Bence ortaya böyle bir kaos çıkmaması için de kişi, karakteri ve bildiklerinin biraz kendisinde derinleştiğini fark ettiği an, sorgulamaya gitmelidir. Yoksa yukarıda dediğimiz gibi hep aynı dal üzerinde durmaya ve hala yaşamın ilk yılarındaymış gibi hiçbir şeyden emin olamaz
(Karakter sınırı aşıldı....)
2y
4 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (7)
hmmmmmEvvelâ şunu söylemek istiyorum, kitabına Thales'le başlamaman beni çok mutlu etti muhterem Nigel, Allah râzı olsun.
2y
2 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (6)
nuh.nenaişini gücünü bırakıp buraya koşan nur senaya bir alkış lütfeeen Teşekkürler teşekkürler Şimdi nerede kalmıştık, en son Sokrates adamdır diyorduk.…devamıişini gücünü bırakıp buraya koşan nur senaya bir alkış lütfeeen
Teşekkürler teşekkürler
Şimdi nerede kalmıştık, en son Sokrates adamdır diyorduk. Bu düşüncenin arkasındayım.
Aynı zamanda Sofie'nin Dünyası kitabını da dinlediğim için (tabii ondan ilerlemek kolay oluyor gereksiz işler yaparken açıveriyorum) onda da bugün platon ve sokratesi dinlemiştim tesadüf olarak. Hikayelerin bazı noktalarında farklılıklar olsa da neredeyse 2500 sene öncesinden bahsettiğimiz için normal olsa gerek bu. Pekii gelelim ne düşünüyorum.
Bence Sokrates Galileo ile tanışsa çok çılgınca şeyler olabilirdi, böyle düşünüyorum. İkisi de tutkuyla bağlandıkları ve gerçek bildikleri şeyde direttikleri için idam ediliyorlar, bu onları güzel bir ikili yapıyor gözümde 😂 çağlar boyu, hala devam eden bir şey olmakla beraber insanların farklı olandan korkmasının bir kurbanı olmuş Sokrates. Muhtemelen onun gibisi dünyaya pek nadir gelmiştir, bunların çoğu da dünyayı değiştiren insanlardır. Sokrates'in böyle bir amacı olmasa da o da değiştirmiş dünyayı, kendi dünyasından (pazar yerinden) başlayarak öyle bir değiştirmiş ki hala adını biliyoruz. Bence kendi doğrusunu ölüme dek takip edebilmek her yiğidin harcı değil, sırf bu yüzden bile sokratese saygı duymak gerekir diye düşünüyorum. Gerçekten bir düşününce aslında hiçbir şey bilmiyoruz. Platon hiç değişmediği için matematiği severmiş, belki bunun gibi değişken olmayan bilgileri biliyor olabiliriz (gerçi pragmatizmde hiçbir yeri yok bunun o ayrı mesele ama) ama hayat hakkında ne biliyoruz ki? Okyanusta bir damla kadar belki, onun da eğer bir gün bir Sokrates ile karşılaşırsak muhtemelen bir atom kadar olduğunu fark ederiz muhtemelen. Böyleyken kibirlenmek ne kadar gereksiz aslında
Sokrates'i kibirli olmadığı için sevdim ben. Sen git kutsal rahip tarafından atinadaki en bilge adam ilan edil (ki atina da malum kültürün ve bilimin merkezi o zamanlar) ve buna ben miymişim o diye kahkahalarla gül, bunu kaçımız yapabiliriz ki? Bilmediğimiz şeylerin farkında olmak bence de bildiğimizi sanmaktan çok daha faydalı
öte yandan platonu çok da sevemiyorum 😂 nedenini tam çözemedim ama bana sahtekarın teki gibi geliyor. Düşünceleri (sanatı ideaları çarpıttığı düşüncesiyle kesinlikle yasaklı görmesi ve bu kitapta öğrendiğim demokrasiye dair fikirleriyle beraber) çok yakın gelmiyor bana. İdea idea diye tutturan palmiye ağaçlı ve kırmızı çiçekli siyah gömleği olan, açık pembe kalpli güneş gözlüğü takan, jöleli siyah saçlarıyla ve sakalıyla eski zamanların oyuncuları gibi bir izlenim yaratıyor aklımda. Hani şu şiir kitaplarından zerre anlamadığı aşk tiratları atanlardan. Sokrates'in Savunması kitabını okumadım ama içinde sık sık platonu övdüğünü okumuştum bir yerde, düşüncemin temeli burada yatıyor olabilir.
Bu kadar galiba şimdilik, anlaşılan ikinciye geçemeyeceğim :')
Bayağı uykum geldi, bu yüzden saçmaladıysam veya düzgün aktaramadıysam düşüncelerimi affola. Hadi iyi geceleeer
2y
7 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (11)
suphe(1 güncük geç kalmayla, ben de katılıyorum😅) Önce ilgimi çeken yerlere değinmek sonrasında eğer genelden farklı bir görüşüm oluşmuşsa bunu…devamı(1 güncük geç kalmayla, ben de katılıyorum😅)
Önce ilgimi çeken yerlere değinmek sonrasında eğer genelden farklı bir görüşüm oluşmuşsa bunu belirtmek istiyorum. Çünkü çoğu kişinin de belirttiği gibi ilk bölümde anlatılanlar hiç bilmediğimiz, duymadığımız şeyler olmadıkları için maalesef bende yeni fikirler oluşturmadılar.
-"Sokrates için bilgelik, çok şey bilmek
ya da bir şeyi nasıl yapacağını bilmek değildi. Bilgelikle neyi bilebileceğimizin sınırlarını da içererek, varoluşumuzun gerçek doğasını anlamayı kastediyordu." Benim için de bilgeliğin tam karşılığı bu olduğu için gerçekten sevdiğim bir cümle oldu.
-Yazının kalıcılığına ve daha fazla insana ulaşma şansına(?) ben de her ne kadar inansam da Sokrates'in konuşma konusundaki pozitif ayrımcı tutumuna da hak vermeden edemiyorum. Ayrıca tartışmanın o alevli ve çekici tarafını da göz önünde bulundurursak kendi kendine konuşarak (yani yazarak) olası karşıt fikirlere karşı çıkmaktan daha yaratıcı ve eğlenceli bir durum çıkabilir ortaya.
-Platon fazla totaliter yansıtılmış yahut daha doğrusu çoğu kişi totalitarizm'i doğru olmamakla suçluyor olsa da ben Platon'u belli derecede haklı buluyorum. Hatta aklıma Nietzsche'nin "Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!" sözünü aklıma getirdi. Elbette Platon'un önerdiği devlet düzeninin de istismar edilebilecek yönleri var fakat ben her şekilde "altın orta"yı savunuyorum gibi.
-Sokrates'in ölürken bile yaptığı sarkastik hareketler gerçekten keyif verici ahaha
2y
5 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (19)
bisturiDün kitabı okuduktan sonra yapılan yorumları okuyayım, ardından da yazımı yazarım diye düşünürken uyuya kalmışım. Tek savunmam oldukça yorgun oluşum.…devamıDün kitabı okuduktan sonra yapılan yorumları okuyayım, ardından da yazımı yazarım diye düşünürken uyuya kalmışım.
Tek savunmam oldukça yorgun oluşum.
[Martı'nın yazdığı yorumun altında geç kaldığım için birtakım bedeller ödemem gerektiği hakkında konuşmuşsunuz. (Müdürler falan da var tâbi bu işin içinde) Boynum kıldan ince.]
Gelelim benim düşündüklerime..
Öncelikle kitabın yazım dili gerçekten çok hafif. Keşke lisede böyle bir kitaptan ilerleseydik diye hayıflandım durmadan.
(Yorgun olmama rağmen ilk bölüm su gibi aktı gitti.)
Ayrıca bölümlerin kısa kısa olması da hoşuma gitti.
Bu kitaptan sonra daha detaylı bir felsefe kitabıyla devam etmeyi öneriyorum.
(Çünkü ben felsefe konusunda baya cahilim. Mesela herkesin bildiğini söylediği duvar metaforuna ilk kez denk geldim ve bu hiç hoşuma gitmedi.)
Her neyse, geçmişe dair yaşadığım pişmanlıkları bir kenara bırakıyorum ve bu sefer harbiden kitaba geçiyorum.
Sokrates denilince aklıma ilk olarak "bu savunma>Sokrates'in savunması" şeklinde söylenilen espriler geliyor. Bazen kendim de bu espriyi kullanmama rağmen hiç merak edip bakmamıştım hayatına.
Soruya soruyla cevap verilme kısmı gerçekten çok sinir bozucu. Çevremde bu tarz insanlar var ve gerçekten de at sineği tabirine uygunlar. Sokrates'in sorularıyla insanları uyuz ettiğine şahit olsaydım tepkim ne olurdu emin değilim://
Genel anlamda Sokrates'i tutarlı buldum. Yaşamı boyunca insanların gözlerini açmaya çabalamış birisinin mahkemede geri adım atmasını beklemezdim zaten.
Gelelim Platon'a.. Lisedeyken ödevim Aristoteles'ti. Tüm sınıfa düşüncelerini anlatmam gerekiyordu. Dolayısıyla Platon'u da araştırmıştım. (Asla anlamadığım bir şeyi sınıfa 40dk boyunca anlattım) Bu sebeple Platon ismi bi tık soğuk terler döktürüyor bende.
Özellikle de gördüklerimizin ve algıladıklarımızın farklı dünyalarda olduğu kısmı. "İdealar Dünyası"...
Platon'un Devlet isimli kitabını da duyduğum hâlde okumamıştım. Bu kitap sayesinde içeriğine vâkıf oldum. Bana da biraz diktatör geldi.
Biraz da şundan kaynaklı aslında, felsefe neyin doğru olduğunu araştırıyor. Kesinlik yok.
Bilgiyi değil, bilgiye ulaşmayı seviyor.
Hâl böyleyken nasıl koca bir insanlığı yönetecekler?
Devlette kesinlik gerekmez mi?
Karar alınması gerekir. Filozoflarla dolu bir tabaka hayâl ettiğimde sadece etrafta uçuşan sorular görüyorum.
Nedense her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes sorguluyor ve aşağı tabakadaki insanlar bir cevap bekliyor..
Ayrıca bu bildiğin kast sistemi. İnsanların arasına keskin bir sınır çizme ihtimali söz konusu. İleride bu işe torpil de girerse hele vay halimize..
Bilmiyorum, benim mantığıma yatmadı.
Yazımı sonlandırırken güzel fikirleriyle hepimizi tek kitap etrafında topladığı için Seiji Amasawa'ya teşekkür ediyorum.
Veee gidiyorum.
(Yastık arkadaşı isterseniz alırım seve seve. Animeli versiyonları da var jdoahdoajdoahs)
2y
10 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (3)
_hafsa_Felsefe'nin öğrenilecek bir şey değil de öğrenmek için kullanınlan bir metod olduğunu yeni anladım, açıkçası felsefe ilgimi çeken fakat nereden…devamıFelsefe'nin öğrenilecek bir şey değil de öğrenmek için kullanınlan bir metod olduğunu yeni anladım, açıkçası felsefe ilgimi çeken fakat nereden başlayacağımı bilemediğim için sürekli ertelediğim bir konuydu..Bu kitapla başlamanın çok doğru olduğunu düşündüm bu yüzden bu fikir için ayrıca teşekkür ederim.
Sokrates'in bir kaç özelliği beni ayrıca etkiledi, soruya sersemletici bir şekilde tekrar soru ile cevap vermesi, hayatını insanların doğru bildiklerini çürütmeye adamış olması (özellikle bundan zevk alması) ve kendisinin bilgi konusunda yeterli olmadığını düşünmesi o kadar da mütevazi olunmaz dedirtiyor da cidden yok hani, bu mütevazilik dışı bir şey olsa gerek..
Sokrates'in bilgi çokluğundan hiç bir şey bilmediğini çıkartması brence bu onun neden felsefenin azizi diye anlıdığını çok iyi açıklıyor..
Düşününce sokrates'in pazar yerinde insanlara sorular sorduğu anlara bizzat tanıklık etmek istedim..(kendisine at sineği dediği içindir özellikle bu merakım, isterdim çevremde böyle bir at sineği olsun izleyen taraf olmanında ayrıcalıkları oluyor)
Sormak istiyorum sokrates'i diğer düşünürlerden farkı , tam olarak ilgi çeken yanı ne?
Platon'nun mağarayı betimlemesindefilozoflar ile sıradan insanlar arasındaki farkı çok net ortaya koyduğunu düşünüyorum ama pek te anlamı olduğunu düşünmüyorum.
Okuduğum kadarı ile platon insanları kendi iyilikleri için yönetme içgüdüsüne sahip, hayal ettiği yönetim şekli düşününce çok mantıklı ve adil geliyor özellikle yaşadığı dönemin kurallarına göre..
İlgimi çeken bir diğer noktada Platon Sokrates'in öğrencisi olduğu halde bir çok konuda zıt düşünceleri savunuyor olması, açıkçası bunun Sokratesten kaynaklı olduğunu düşünüyorum ona doğrulardan çok kendi doğrularını bulmayı öğretmiş..
İler ki zamanlarda felsefeye olan bilgim artığında geriye dönüp baktığımda daha net anlamlar çıkaracağıma eminim, kendi içsel duygularımı ve düşüncelerimi anlatmak konusunda berbat yetenekliyim ne yazık ki..sanırım bende sokrates gibi konuşmadan yanayım zira yazmak konusunda karşı tarafa çokta düşündüğüm gibi yansıdığını sanmıyorum..
2y
7 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (13)
moriartywjÖncelikle etkinliğe katılan herkese sonzuz teşekkürler. Sokrates deyince aklımda direkt ENTP stereotipi canlanıyor. Konuşkan, her şeye burnunu sokan ve aynı…devamıÖncelikle etkinliğe katılan herkese sonzuz teşekkürler.
Sokrates deyince aklımda direkt ENTP stereotipi canlanıyor. Konuşkan, her şeye burnunu sokan ve aynı zamanda da zeki. İnsanlar kendilerini kandırmayı başarmış bir halde mutluş mutluş yaşamaktayken işlerini bozan, onlar ne düşünürse düşünsün tüm bu düşünceleri çürütmeye çalışan birisi. Sorgulamak bana göre harika bir eylem olsa da sorgulamaya biraz ara vermiş kişiler dışarıdan bu tarzdaki müdahaleleri hoş karşılamayabilir. Hayal etsenize; kendi halinizde takılırken çok bilmişin birisi gelip ya öyle değilse, böylesi doğru mu acaba diye kafanızı şişiriyor. Gerçekten kelimenin tam anlamıyla bir at sineği. Ben şahsen herkese karşı böyle davranmazdım(en azından şimdilik). Sizce de at sinekliği yapmak her zaman etik midir, siz ne sıklıkla yapıyorsunuz?
Platon'a gelirsek kafasında kurguladığı devlet bence hoş. Her ne kadar Gündüz Vassaf fanları karşı çıkacak olsa da bir miktar totalitarizm şart. Çünkü insan doğası çoğu zaman kendi faydası yerine zararı lehine çalışıyor. Tabii özgürlükler tamamen kısıtlanmamalı. Ama muğlakta kalınan kısım söz sahibi olacak olan filozofların neye göre seçileceği. İnsanlar onun için de bir hile bulur, hiç olmayacak kişiler filozof olur ve dünya çok çok daha kötü bir yer haline gelebilir. Buna bir çözüm bulana kadar demokrasi en güzel seçenek gibi duruyor. Mağara olayında da herkes gölgelerin gerçek olduğunu zannederken, zincirlerini kırıp güneşi görmenin bir faydası yok. En azından diğerlerini de gölgelerin gerçek olmadığına inandırma becerin yoksa. Böyle bir beceriye sahipsen peygamberliğe doğru yol alabilirsin. Yoksa ne kadar zeki, yaratıcı olduğuna bakılmaksızın deli muamelesi görmen olası. O yüzden bir şeyler keşfetsek bile akılcı davranmalıyız. Herkesin bizim gördüğümüz şeyi görebileceğini, görebilse bile kabul etmek isteyeceğini varsaymamalıyız. Ayrıca bazı yanlış kabuller çoğunluk onlara göre hareket ettiğinden gerçeklerden bile daha geçerli olabilir. Bu tarz durumlarda gerçek pratik olarak herhangi bir anlam ifade etmez.
Son olarak Platon ve Sokrates'in bu denli yakın olması bana çok ilginç geldi. Platon oldukça idealist birisiyken, Sokrates'in en sevdiği aktivite ideallarin hatalı olduğunu ispatlamaya çalışmak. Aralarındaki ilişkiye tanıklık etmek isterdim.
2y
9 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (12)
karvinİlk filozofun Sokrates olması işime geldi açıkçası çünkü öğrencisi Platon tarafından yazılan savunmasını okumuştum. Burada size tabii ki Sokrates’in kişiliğini…devamıİlk filozofun Sokrates olması işime geldi açıkçası çünkü öğrencisi Platon tarafından yazılan savunmasını okumuştum. Burada size tabii ki Sokrates’in kişiliğini anlatmayacağım zaten bunu okuyarak ya da daha önceden bilerek geldik bu gönderiye. Ben daha çok sevdiğim özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Benim Sokrates’in en sevdiğim özelliği çok fazla gururlu olması. Gurur kırmızı çizgimizdir. Hatta Sokrates’in Savunmasında şöyle bir alıntısı var; “ Savaşlarde, birinin silahlarını bırakıp canına kastedenlerin ayaklarına kapanması durumunda kolaylıkla ölümden kurtulacağı açıktır. Her tehlike türü için ölümden sakınmanın birçok farklı yolu vardır, yeter ki tehlikede olan kişi her şeyi söyleyecek ve her şeyi yapacak kadar utanmaz olsun.” Kendisinin en beğendiğim sözlerinden birisi olabilir. Savunma sırasında da davasından geri adım atarsa suçunun bağışlanacağını bildiği halde vazgeçmemiş hatta orada oturan jüri üyeleriyle dalga geçmiştir. Yanlış hatırlamıyorsam 47 defa “Sayın Atinalılar” diye hitap etmişti. Soru sorarak insanların hiçbir şey bilmediklerini yüzlerine vurması onu Atina da sevilmeyen biri haline de getirmişti ama sevmeyenleri olduğu kadar sevenleri de vardı. Kimi zaman ne söylediğini anlamak için üç-dört defa bir sözünü okuyorum. Mağara metaforuna zaten Matrix’e yaptığım inceleme de değinmiştim. Gelmiş geçmiş en iyi Filozoftur kendisi bence. Sorduğu sorularla olsun, ortaya koyduğu tavrıyla olsun büyük hayranlık beslediğim bir düşünürdür. Bu kadar teşekkürler.
Not: Platon tarafından yazılan,mağara metaforunu daha detaylı bir şekilde okumak isterseniz profilimde bulunan, Matrix incelemesinin yorumlar kısmında bulabilirsiniz.
“Sorgulanmamış bir varoluş koyunlara uygundur, insanlara değil.”
2y
9 beğeni
Yanıtla
—— Yanıtları gör (21)
kertenkele16O bölüm hakkında tek hatırladığım çok yüzeysel olduğu maalesef. Gerçi diğer bölümlerde biraz öyleydi. Sokrates öncesi filozofların hepsi doğa bilimleriyle…devamıO bölüm hakkında tek hatırladığım çok yüzeysel olduğu maalesef. Gerçi diğer bölümlerde biraz öyleydi.
Sokrates öncesi filozofların hepsi doğa bilimleriyle ilgilenmişti. Sokratesden sonra iş biraz daha görünmeyen düşüncesel yerlere kaydı. Eskiden felsefe bir bilimdi. İnsanlar felsefeyi bilim olarak yapıyordu ve evren hakkında düşüncelerini ortaya koyuyordu Sokrates bunu bozdu, Aristo bunu biraz daha düzeltti gerci. Sokrates iyi adamdır yinede ne diyim :D.